Altay: “Geri dönüşüm şehri” yeni çıkış noktamız ve tanıtım sloganımız olmalı
“Şehir Konuşmaları”nda İbrahim Ethem Karahan’ın sorularını cevaplayan Uşak Milletvekili Mehmet Altay, kendi ölçeğindeki illere yapılan kamu yatırımlarla kıyaslandığında Uşak’ın çok iyi konumda olduğunu, şehirde eksik bir kamu yatırımının kalmadığını söyledi. Altay, bundan sonra şehri ön plana çıkaracak çalışmalara yönelmemiz gerektiğini ve bunun için de “Geri Dönüşüm Şehri” ibaresinin en iyi değer olduğunu belirtti.
Uşak Milletvekili Mehmet Altay’la yaptığımız konuşmayı istifadenize sunuyoruz:
Bir haftalık aradan sonra şehre dair söyleyecekleri olan yeni bir misafirle “Şehir Konuşmaları” programı ile karşınızdayız. İlk iki misafirimizle yaptığımız konuşmalar şehirden büyük bir kabul ve beğeni gördü. Bu haftaki konuşmamızın da büyük ilgi çekeceğine inanıyoruz. Bu hafta Uşak Milletvekilimiz Sayın Mehmet Altay’ı ağırlıyoruz. Sayın Vekilim hoş heldiniz.
Hoş bulduk İbrahim Bey
Sayın vekilim, sizi yıllardır siyasetle uğraşan, milletvekili olarak ilimizi mecliste temsil eden bir kişi olarak tanıyoruz. Bunun dışında kendinizi, kendi ifadelerinizle anlatır mısınız? Mehmet Altay kimdir, çocukluktan kalan ve unutamadığınız bir anınız var mı? Hiç aklınıza gelir miydi bir gün milletvekili olacağınız, avukat olmanın ötesinde milletvekili olmayı, seçilmeyi hiç aklınıza getirmiş miydiniz?
Avukatlık, meslek grupları arasında yaratılış, fıtrat olarak yatkın olduğum meslekler arasında yer almıyor. Yetiştirilme tarzım, çocukluk dönemimde aileden aldığım bilgi, birikim ve tecrübeye baktığımızda avukat olma noktasında belki kendimi en son kişilerden sayarım. Çocukluğumun büyük bir kısmı Ulubey’de geçti, çok iyi öğretmenlerimiz vardı. Hidayet Aslan isminde bir öğretmenimiz vardı, ufkumuzu açma noktasında bu hocamızı hala hayırla, iyilikle anmak isterim. Bende önemli izler bırakmıştır, kendisi hayatta şu anda, saygılarımı iletiyorum. Mehmet Demirel isminde bir öğretmenimiz daha vardı, ilk bizde göreve başlamıştı, çizgisi bize daha yakındı. Stajyer öğretmendi belki ama ilkokul beşte bizim derslerimize girmişti ve bize bir arkadaş gibi davranıyordu. Yaş olarak bizden bir hayli büyük olan diğer öğretmenlerimizden farklı olarak onun bize yaklaşımı, hayata bakış açımızı etkilemişti. Yani doğrudan avukat ya da milletvekili olmak gibi istisna görevlere talip olmak noktasında belki doğrudan bir etkisi olmasa da bizleri yetiştirmiş, ufkumuzu açmıştı.
Bir de hayatımın Almanya’da geçen kısmı var, annem babam orada işçi olarak bulunuyorlardı. Almanya’da yaşarken bir bakıma tercih yapmak durumunda da kalmıştım. Orada kalıp işçi olarak mı yaşayacaktım yoksa Türkiye’ye dönecek miydim? Benim içimde okumaya yönelik bir arzu istek vardı, ben okumayı tercih etmiştim. Üniversite sınavlarına girmek için hazırlandım. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Yönetimi ve Planlaması Bölümüne başladım. Burada 2 yıl kadar okudum, 3. sınıfa geçtiğimde, etrafımdaki arkadaşların yaptıkları bu değişiklik beni de etkiledi ve hukuk fakültesine girmek üzere sınavlara hazırlanmaya başladım. Sınavı kazandığımı büyük bir heyecanla öğrendim, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne 1993 yılında başladım.
Hukuk fakültesine girdiğimde tek ve en büyük hedefim hâkim olmaktı, fakülteyi büyük bir azimle çalışarak bitirdim. Mezun olduktan sonra Uşak’ta stajım başladı. Açılacak hâkimlik sınavını takip ediyordum, 5 bin kişinin girdiği hâkimlik sınavına başvurdum. Yazılı sınavda ilk 15 kişinin arasına girdim, bu çok önemli bir dereceydi. 500 kişilik bir kadro açılmıştı, açılan kadro kadar mülakata çağrılan kişi yoktu, 450 kişi mülakata çağrılmıştı. Ben de artık kendime güveniyordum, Yazılı sınavda çok iyi bir derece almıştım, ilk 15 arasına girmiştim. 1998’de avukatlık stajını bitirdim ve aynı yılın Kasım ayı sonunda sınava girdim. Mülakat sınavıı tam geçiş hükümetinin kurulduğu sıralardı, mülakatta da çok belirleyici sorular yoktu. 1999’un Nisan ayında mülakata çağırdılar, bize sınavı kazanırsam atamamın, askerliğimin bitiminden sonra olacağına ilişkin bir dilekçe taahhüt aldılar. Bu sınav sonuçları açıklandığında bizim gibi 60-65 kişi mülakattan elendi, açılan kadro dolmadığı halde bizi almadılar, bizlere sınavı kazanamadınız diye evrakımızı iade ettiler. Ondan sonra hâkimlik sınavına bir daha girmedim. Hayatımda uğradığım en büyük adaletsizlik belki de buydu.
Sizce yapılan bu haksızlık, bu haksız uygulama neydi, nasıl izah edersiniz Sayın Vekilim
İmam Hatip mezunusunuz, okulu bitirmişsiniz, devletin kabul ettiği bir okuldan mezun olmuşsunuz. Hukuk fakültesi mezunlarının girebileceği bir sınava alınıyorsunuz ancak size deniyor ki; “İmam Hatip mezunusun, bu mesleği yapamazsın, hasta bakıcı olursun, imam olursun, düz memur olursun ancak hâkim, müfettiş veya kaymakam olamazsın”. O dönem böyle bir önyargı, böyle bir ikinci sınıf vatandaş olarak görme yaklaşımı vardı maalesef.
Hâkimlik arzumuz gerçekleşmeden bitti, biz de avukatlık mesleğini icra etmeye başladık. Avukatlık yaparken, yaşadığım bir travmadan ziyade kendimi mesleki anlamda geliştirmek için ceza hukuku alanında Yargıtay içtihatlarına okuma ve kendimi hukuki anlamda yetiştirme ile ilgili çok ciddi çalışmalar yaptım. “Hukuk istisnadır” derler ancak bu istisnayı bilen kişi davasında başarılı olur. Avukatlık mesleğinde yanında staj yaptığımız kıymetli abilerimizin de bizlerde emeği vardı tabii ki.
Avukatın yönlendirmesi, avukatın adaleti gerçekleştirmenin önüne geçmesi ya da yanlış tecelli etmesini sağlaması gibi olaylar var. Ben avukatlık mesleğim boyunca daha çok müvekkilin iddialarını hukuku zemine oturtmaya çaba sarf ettim. Müvekkilin ikrarını, onun söylediği temelde hukuki gerçekliği bulmaya ve bu noktada varsa bir yol, bunu güçlü şekilde ifade etmeye yönelik bir eğilim sergiledim, her zaman net oldum. “Bu konuda elimizdeki davada gelebileceğiniz nokta budur” diye en azından çıktığımız yolu ve hedefimizi göz önünde bulundurduk.
Ben hâkimlik yolunda uğradığım haksızlığı avukatken gidermeye çalışmadım. Ben daha çok siyaset yaptığım süreçte bu yaşanan haksızlıkları, adaletsizlikleri göz önünde bulundurarak, bir siyasi yol çizmeye çalıştım, bilerek, isteyerek hiç kimseye zarar vermedim. Siyasette karar vermen gereken işler oluyor, bununla ilgili elimden geldiği kadar başkasının hukukunu da savunma noktasında, onun haberi olmadan korumaya çalıştım. Eşitler arasında tercih etmek durumunda kalırsam, siyasette tercihim hukuk neyi emrediyorsa o tarafta olmak yönünde gerçekleşmiştir.
Biz hâkim olma sürecinde böyle bir kader yaşadık, şu an bizim partimiz iktidarda, arzumuz odur ki hiç kimse bizim uğradığımız bu tür haksızlıklara uğramasın. Siyasi görüşü ne olursa olsun, özellikle insani işlerle ilgili olarak; ister sanayici, ister işçi, ister memur, ister avukat ne olursa olsun, eşit durumda bulunan kişiler arasında adaletli olmaya çalıştım.
Vatandaşta milletvekili mefhumu çok üst düzeyde, “milletvekilidir her istediğini yapar, onun dediği her şey gerçekleşir” şeklinde bir kanaat var. Ancak durum aslında böyle değil, bizler vatandaşla yürütme arasında belki bir bakıma aracılık yapıyoruz, vatandaşımızın dilek ve taleplerini hukuki noktaları da gözeterek ilgililerine iletmeye çalışıyoruz.
Milletvekili olarak bizler de kamu hizmetinin en iyi şekilde yürütülmesini, işlerin tıkır tıkır yürümesini, herkesin görevini en iyi şekilde yapmasını arzu ediyoruz. Ancak her şey istenildiği gibi olmayabiliyor, yanlış yapanı hemen cezalandırmak, başka bir yere göndermek, işten el çektirmek gibi bir yetkimiz ve gücümüz de yok. Bir sıkıntı varsa, bir şikâyet geliyorsa, bizler de takip ediyoruz, gerekli yerlere iletiyoruz. Ancak, bizim cezalandırma ya da sıkıntılı bir kişi ile ilgili direkt tasarrufta bulunma hakkımız yok. Ancak böylesi durumlarda bütün sıkıntılardan biz sorumlu tutuluyoruz, bütün icraatlarından sorumlu olduğumuz bir sistem var. “Seni görevden aldım” diyemediğin, ancak bakana rica edip, görevden aldırabilirsen aldırdığın, yaptığı olumsuz işlerin sana izafe edildiği, ödüllendirme noktasında da doğrudan ödüllendiremediğin, cezalandırılması gerektiğinde de doğrudan cezalandıramadığın ancak sorumlusunun bizim olduğumuz, bir durum içerisindeyiz. Yasama ve yürütme yetkisinin birleştiği, geleneksel siyaset anlayışı içerisinde bu konuyu izah etmek biraz zor.
Kamuda geçici işe alımlarda şikâyetler oluyor, adamı olan işe alınıyor gibi. Sayın Vekilim böyle bir durum var mı?
Bazen ne yapsanız sorumlu siz oluyorsunuz, kimseyi memnun edemiyorsunuz. Kamuya eleman alımlarında adil olunması için kura çekme yöntemi benimseniyor, bunda bile biz zor durumda kalıyoruz. Vatandaş diyor ki; “yarın oy kullanacağımız zaman bizde kura çeker ona göre oy veririz”. Vatandaş her şey kendi istediği gibi olsun istiyor, ceza yazılacaksa bir başkasına yazılsın, memur alınacaksa benim yakınım memur olsun, gibi bir bakış açısı var.
Bizler milletvekili olarak halkın arasındayız ancak Uşak gibi bir şehirde 200-300 kişilik bir topluluk var, sürekli bizimle irtibat halinde, hep kendi istedikleri olsun istiyor. Kamunun ne kadar imkânı varsa hepsini hep biz kullanalım istiyorlar. Hâlbuki biz bütün Uşak’ın bütün Türkiye’nin temsilcisi olarak milletvekilleriyiz. Liyakat ve ehliyet temelinde atamalar olsun, herkes hak ettiği çerçevede kanunun imkânlarından faydalansın istiyoruz.
Belki eleştiri aldığımız bir husus da şu; KPSS’yi geçmiş bir kişinin doğrudan atanmayıp mülakatla atamasının yapılması. Tabi herkes sınavı geçince atanmayı arzu edebilir ancak, o kişinin mesleğin istediği temel kriterlere sahip mi bunun bilinmesi lazım. Uygun olup olmadığının değerlendirilmesi, birazcık otoriteye opsiyon tanınması önemli bir konu. Örneğin öğretmenlik mesleğine hiç uygun olmayan birisi sırf sınavı kazandı diye atanırsa, bizim evlatlarımıza, çocuklarımıza yazık olur
AK Parti Uşak için bir şans olmuş mudur? 18 yıllık AK Parti iktidarında Uşak nasibine düşeni almış mıdır, toplanan vergilerden sağlanan katma değerden Uşak’ın payına ne düşmüştür?
Özellikle 5084 Sayılı Teşvik Kanunu Uşak için çok önemli katkılar sağlamış, sanayicimiz ve girişimcimize önemli katkılar sağlamıştır. OSB’de çalışan sigortalılarımızın sayısı ciddi bir artışla yükselmiştir.
“Uşak’ta yapılmasını arzu ettiğiniz bir kamu yatırımı kamu binası nedir” diye biz de soruyoruz. Biraz iddialı bir soru, “Yani ne istediniz de yapılmadı?” gibi bir soru bu. Kamu hizmet binaları hususunda konuyu ele aldığımızda; şehrin Ankara istikametinden gelip İzmir istikametine doğru seyrettiğimizde, hastane, emniyet müdürlüğü, adliye sarayı, biraz ilerlediğimizde kentsel dönüşüm alanı, şehir merkezinde millet bahçesi, biraz daha ilerlediğimizde Uşak Üniversitesi’nin büyük kampüsü, devasa kız erkek öğrenci yurtları. Şehir içinde il sağlık müdürlüğü, tapu ve kadastro müdürlüğü gibi binalar, Huzur Park’taki büyük huzurevi kompleksi şehrin büyümesine ve gelişmesine çok ciddi anlamda katkı sağlamıştır.
Kentsel dönüşüm alanında devletimiz üzerine düşeni yapmıştır, artık bundan sonra burayı canlandırma noktasında görev şehir olarak bize düşmektedir. Belediyemizin taşınması, bazı resmi kurumdan buraya gelecek olması burayı canlandıracaktır. Biraz zaman alabilir ama tamamlanıp geri dönüp bakıldığında, burada gerçekten ciddi ve büyük bir iş yapıldığını herkes görecektir.
Bölge müdürlükleri noktasında bazı eleştiriler getiriliyor, Uşak’ta neden kamu kurumlarına ilişkin bölge teşkilatı yok, bu konuda ne dersiniz Sayın Vekilim
Şimdi bölge müdürlüğü kurulması belirli kriterlere bağlı, mesela ormanla ilgili bir bölge müdürlüğü kurmak istiyorsanız, orman varlığınızın orman ekili dikili alanın büyüklüğü, toprakların niteliği vs. gibi konuları dikkate aldığımızda, Uşak’ta böyle bölgesel anlamlı bir müdürlüğü kurulması mümkün olmayabiliyor. Burada aslolan bölge müdürlüğünden ziyade bu konuda sunulan hizmetten Uşak halkının yararlanıp yararlanmadığıdır. Kriterlere uyan yeni bir bölge teşkilatı söz konusu olursa bunu da Uşak’a kurmak için gereken girişimlerde bulunuruz.
İlimizde bir türlü tamamlanamayan ya da daha kısa sürede bitirilmesi gereken yatırımlar var, örneğin, çevre yolu, ilçe bağlantı yolları gibi. Bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz?
Çevre yolundaki gecikmeyi de şöyle değerlendirmek istiyorum: Bakanlıklarımız artık kaynaklarını harcarken farklı bir yöntem benimsiyor. Doğrudan kamulaştırmaktan ziyade 18. madde veya toplulaştırma uygulanarak, eldeki kaynaklar yol, köprü ve diğer gerekli altyapı çalışmaları için harcanıyor. Toplulaştırma ve 18.madde uygulaması biraz zaman alabiliyor. Bu yüzden çevre yolumuzun yapımı uzadı.
Geçtiğimiz günlerde Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Adil Karaismailoğlu’nun Ulubey yoluna bizzat götürdük, yol yapımı ilgili ısrarımızı yerinde göstermek için. Sayın Bakanımızı Ulubey’e götürdüğümüzde; Kanyonda gerçekleştirilecek ulaşım imkânlarını, çevredeki kirliliğin ortadan kaldırılması, buraya gelen kirli suyun önünün kesilmesi açısından belediyenin arıtma tesisinin kapasitesinin yükselmesi gibi konuları da anlattık, bilgi verdik. Bu konuları ilgili bakanlıklar nezdinde bizzat ve fiilen takip ediyorum.
Biz Uşak’ta farklı turizm tanıtım imkânlarını da değerlendirmek istiyoruz. Ürgüp’te olduğu gibi balon uçuşunu gerçekleştirmek üzere yaklaşık 6 aydır yaptığımız görüşmeler neticelendi ve bugün bir deneme uçuşu yaptık. Kapadokya Üniversitesi iş birliği ile ilçemizde sıcak balon uçuşları kapsamında ilk test uçuşunu başarı ile tamamladık. İlk izlenimler sonucunda kanyonlarımızın balon uçuşlarına elverişli olduğu tespit edildi ve ilerleyen süreçte kanyonlarımızda sıcak balon uçuşlarını ilçemize inşallah kazandıracağız. Bu çalışmanın Uşak’ın tanıtımı ve bu bölgeye turist gelmesi açısından önemli katkılar sağlayacağını düşünüyorum.
Uşak’ta tanıtım ve turizm noktasında kurum ve siyasilerin ortak karar vermeleri gerekir. Ulubey’in Karahallı’nın, Banaz’ın tanıtımı şeklinde değil Uşak’ın tanıtımı için hep birlikte karar verilmelidir.
Alınacak ortak kararlar ciddiyet ve istikrarla uygulanabilmelidir. Her belediye başkanı, milletvekili ya da vali değiştiğinde ilde uygulanacak turizm ve tanıtım politikaları değişmemeli, başlatılmış bir çalışma verimli ise sürdürülmeli ve en kısa sürede tamamlanmalıdır.
Ulubey’de şu anda cam teras ve civarında kurulan tesislerin özenli bir şekilde işletilmesi, sadece para kazanmak açısından değil bölgeyi tanıtmak açısından önemli bir konu. Bölgenin temizlenmesi, yıpranan eşyaların tamir edilmesi, tertemiz bir şekilde doğanın korunması önemli. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan yaklaşık 750 bin lira civarında bir bütçe aldık. Çamlık alanını millet bahçesi yapma düşüncemiz var. Cam terası ve etrafını kapsayacak şekilde güzel bir proje hazırlanıyor, millet bahçesi, cam teras, restoran ve o bölgedeki alanları kuşatacak bir çalışma, bölgeye olan ilgi yeniden çekecek diye düşünüyorum.
Uşak’ta her alanda birçok kıymetimiz, tarihi değerimiz var; kültür, turizm, tarım, sanayi… İlkler, Şehri, Aşıklar Şehri, Altın Şehri, Sanayi Şehri ve Geri Dönüşüm Şehri. Ancak bir alanda sivrilmek ve öne çıkmamız gerekiyor, bu noktada ne dersiniz?
Geri dönüşümle ilgili konuda Uşak gerçekten Türkiye’nin en önde gelen illeri arasında yer alıyor. Plastik geri dönüşümünden başka tekstil geri dönüşümünü de önemsiyoruz. Çünkü burada bildiğiniz gibi Organize Sanayi Bölgemizde çok sayıda fabrika var, üretimin olduğu bir yerde geri dönüşüm neden olmasın. Bu konuda OSB yönetiminin büyük bir çalışması var.
Turizm ile tanınmak güzel bir şey ancak, bizim avantajımız başka alan da yer alıyor belki. Bizim tek başımıza, bir Antalya, Aydın, İzmir gibi turizmde öne çıkmış iller varken, turizmde büyük bir il olalım dememiz abartılı bir iddia olur. Bu nedenle hangi konuda iddialı isek, bu konuda daha fazla çalışmalı, kendimizi geliştirmeli ve daha da ileri gitmeliyiz. Benim düşüncem Uşak’ın “Geri dönüşüm şehri” olarak anılması. Tekstildeki geri dönüşümün örme ve konfeksiyon ile de desteklenmesi gerekir.
Komşu ilçelerin Uşak’a bağlanması zaman zaman gündeme getiriliyor. Tekstil Organize Sanayi bölgemizde yaklaşık 20 bin kişi çalışıyor, belki bunun yarısından fazlası Gediz, Şaphane, Tavşanlı, Emet, Kula ve köylerinden geliyor, bu ilçelerin Uşak’a bağlanmasına ne dersiniz?
Buraların coğrafi anlamda şehrimize katılmasını popülist bir yaklaşım olarak görüyorum. Gediz’in, Simav’ın, Selendi’nin ya da başka yakın bir ilçenin Uşak’a bağlanması doğrudan bir anlam ifade etmiyor. Yani siz küçük bir şehir olabilirsiniz, yüzölçümünüz küçük olabilir ancak güçlü bir üretiminiz ve alt yapınız varsa önemli olan budur. İstanbul’un yüzölçümü Uşak’tan ne kadar büyük, bir kıyaslasanız; nüfus açısından, ülke ekonomisine katkısı açısından baktığınızda mutlaka bir ilin sivrilmesi öne çıkması için yüzölçümünün büyük olması gerekmiyor. Biz üretimimize ağırlık verelim, vasıflı ve nitelikli üretim için altyapımızı oluşturalım, çalışanlar için konaklayacak ve ilinizi tercih etmesi için sosyal imkânlar sağlayalım. Bu insanlar Uşak’a tercih edebilmeli, burada çalışıyorsa burada yaşasın, Uşak’ta yaşamayı sevsin, tercih etsin. Uşak nüfusunu artırmak istiyorsa, bunu komşu ilçeleri kendisine katarak gerçekleştirmesi çok anlamlı olmayacaktır.
Şehrimiz potansiyelinin çok üzerinde üretim gerçekleştiriyor, dolayısıyla istihdamı imkânı sağlıyor. Havamız, suyumuz, tabiatımız, ulaşımımız çok güzel ve uygun. Enerjimizi, gücümüzü Uşak’ın bu haliyle gelişmesine, kalkınmasına harcamamız lazım. Vekillerin gücü de o şehrin üretim gücü ile istihdam gücü ile ülke ekonomisine sağladığı katkı ile artıyor, sadece nüfus ve yüzölçümü yeterli değil.
Şimdi şöyle bir konu daha var. Üretim burada yapılıyor, bu işlerin ihracatı büyük şehirlerde yapılıyor, bu büyük firmaların genel müdürlükleri İstanbul’da İzmir’de. Bu yaklaşım da çok anlamlı bir yaklaşım değil. Yani ihracat firmaları İstanbul’da toplanıyorsa üretimin İstanbul’da olması gerekmiyor. Uşak üretim şehri, sanayi şehri, üretecek, ihracatını yapacak, bu işin genel müdürlüğünün Uşak’ta olması şart değil. Üretimi burada yapıyorsunuz diye fuar yaptınız diyelim, binlerce insan buraya geldi, bu insanları nerede konaklatacaksınız, nerede yemek yedireceksiniz? Salonunuz, dil bilen elemanınız var mı?
Bölgede birçok sağlık yatırımı durmuşken veya yavaşlamışken Uşak’taki ek hastane binamız büyük bir hızla bitirildi ve bugünlerde hizmete açılacak. Bu bina hizmete girdiğinde Dörtyol’daki boşaltılacak hastane alanı ne şekilde değerlendirilecek?
Dörtyol’daki çalışmayı şöyle değerlendiriyoruz. Bu alan Sağlık Bakanlığı’na ait bir sağlık alanı şu an. Buranın TOKİye devredilmesi söz konusu değil. Sağlık Bakanlığı ile görüşülür, bakanlık Belediye mutabık kalırsa, burayı sağlık tesisi alanı olarak değil şehre hizmet sunacak bir kültür alanı yapılabilir. Bu bir düşüncedir tabii ki, Sağlık Bakanlığı ve belediye anlaşırsa neden olmasın.
Atakule hakkında da Kültür ve Turizm Bakan Yardımcımızla görüştük. Buranın Uşak’ın tarihini kültürünü anlatan, her katta Uşak’ı anlatan bilgilerin olduğu bir müze şeklinde olması değerlendiriliyor, bakanlığımız bize bu konuda destek verecek.
Bakanlıklarda şöyle bir kanaat var, az önce söylemiştim Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı için; artık eskisi gibi yol yapımı için kamulaştırmaya para ayıralım istemiyorlar, parayı yol yapımına harcayalım istiyorlar. Aynı şekilde Kültür Bakanlığı da restorasyonla ilgili konularda böyle yapıyor, bütçesini kamulaştırmaya ayırmıyor. Valilik ve belediyemizdeki kaynakları restorasyon için kullanabilmek mümkün.
Geçtiğimiz dönem şehrimizdeki kurum yöneticileri arasında ciddi bir küslük vardı. Bu dönem bunlar aşılmış ve güzel bir birliktelik sağlanmış gözüküyor. Şehre hizmet etmek adına sivil toplum örgütlerini de bu birlikteliğin içine katarak ortak akıl diye söyleyebileceğimiz bir yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şöyle ki ortak akıl ifadesi tek başına çok fazla bir anlam ifade etmiyor bana göre. Bir siyasetçi ortak akıl diyorsa bilin ki o siyasetçi bu konuda çok hazırlık yapmamış demektir. Geçtiğimiz dönemde de Uşak’ta aktörlerin arasında çok fazla bir sorun olduğunu düşünmüyorum ancak yönetim şekilleri farklı olabiliyor, kurumların yapılacak işlere bakışları ve yöneticilerin farklı düşünmeleri söz konusu olabiliyor. Sivil toplum kuruluşları projeleri olgunlaştırmalı, uygulanabilir pozisyona getirmeli ve kurumlardan destek almayı talep etmelidir. Kurumlar da gereken desteği verir diye düşünmüyorum, ne gerekiyorsa yapacaklardır.
Sivil toplum kuruluşları şehir için büyük önem arz ediyor. Sayısal açıdan baktığımızda şehrimizde çok fazla STK var ancak bu konuda ciddi faaliyet gösteren STK sayısı maalesef çok fazla değil. Bazıları STK’lar delki de emekliler kulübü gibi vakit geçirmek, sohbet etmek için kullanıyor. Ancak bizim STK’lardan beklediğimiz Uşak’ın tanınıp gelişmesine katkı sağlayacak uygulanabilir projeler üretmesi.
Şehrimizin tanıtımı noktasında hep bir karmaşa var; valilerimiz, belediye başkanlarımız bu konuda çaba sarf ediyor, bu takdir edilebilecek bir konu. Örneğin geçtiğimiz dönem çalışılan “Altın Şehir” uygulaması var. Karun Hazineleri gibi konularda yapılan çalışmalar maalesef hedefine ulaşamadı, bu konunun daha profesyonelce ele alınması, bir kurul oluşturulması gerekiyor. Şehir pazarlamacıları diye bir oluşum var, bunlar geliyor, şehri önceliklerini ön plana çıkartıyor. Turizm, sanayi ya da o şehirde ne kıymetli ise, marka bir değer ön plana çıkartıyor ve kamu otoritesinin bu konuda önünü açıyor. Şehrimizin tanıtımı noktasında başka neler söylenebilir?
Sorunuza Ulubey ilçemiz örneğinden cevap vermek istiyorum. Aksaz sıcak su ile dikkat çeken tarihi bir alanımız, bu sit alanının gözden geçirilmesi ve yapılacak projelerle yeni bir destinasyon oluşturulması açısından güzel bir yer olarak düşünüyorum. İlçeye yeni gelecek kaymakamın görevlendirilmesi sonrasında bu bölgeye yoğunlaşmasını isteyeceğim. Kaymakamlık Aksaz bölgesi ile ilgilenirken Belediye Kanyon bölgesi ile ilgilenecek, bir görev dağılımı yapılmış olacak ve de kaynaklar en verimli şekilde kullanılmış olacak.
Kanyonun Ulubey’ ve Uşak’a olan katkısı çok fazla değil, biz ilçemizi sadece kanyonla tanıtmak istemiyoruz. İlçe çok büyük bir nüfusa sahip değil ancak cadde iyileştirilmesi yapmak, burayı kadim bir ilçe olarak ön plana çıkarmak için elverişli bir alt yapıya sahibiz. Buranın Birgi, Beypazarı ve Safranbolu örnekleri gibi tarihi dokusunu koruyup turizme kazandırabiliriz. Ulubey ilçesi merkeze yakın olması, sahip olduğu tarihi kültürel doğal yapısıyla güzel sonuçlar sunacak kanaatindeyim. Sadece Kanyon, sadece cam teras yetmez. Ulubey’i bu konuda geliştirmemiz lazım. “Slow City” yaklaşımıyla ilçemizin canlanıp gelişmesi mümkün.
Şehirde yaşayan insanların da dolu dolu kültürden sanattan faydalanmalarını sağlamak için bu tür altyapı çalışmaları gerçekleştirilebilir, her şeyi turiste endeksli değil o şehirde yaşayan insanlarımızı da dikkate alarak yapmamız lazım. Bu çalışmaları şehrin tamamına yaymamız ve insanımızı da işin içine katmamız gerekiyor, insanımızın içinde olmadığı ve benimsemediği çalışmaların başarılı olması çok zor. Ulubey ilçemizde yapmak istediğimiz çalışmayı şehrimize de yaymamız gerekir. İyi bir koordinasyonla kurumlara görev dağılımı yapılmalı, hızlı ve verimli sonuç alabiliriz.
Üniversitenin şehir ile buluşması noktasında nasıl bir değerlendirmede bulunursunuz?
Şimdi üniversitenin şehirle bütünleşmesi konusuna şöyle bakıyorum. Şehrin gelişmesine akademisyenlerimiz gerçekten katkı sağlamak istiyor mu? Bu üniversite şehir işbirliği hep arzu edilen bir şey ancak gerçekten her iki tarafta böyle bir şey istiyor mu? Hocalarımızın böyle işbirliklerine olumlu yaklaştıklarını, yaklaşacaklarını düşünüyorum. Uşak’ta da böyle bir işbirliği neden olmasın? Mesela Kanyonlarımızın dünyanın en büyük kanyonları arasında yer aldığını biliyoruz, bu konuda daha kapsamlı bir çalışma yapıp iddiamızı destekler nitelikte bir çalışma yapabildik mi? Bunu kamuoyu ile paylaşıp, akademik bir çalışma yapıp literatüre koyabildik mi? Ben böyle somut olaylar noktasındaki işbirliklerine değer veriyorum?
Hocalarımızın kendilerine teklif geldiğinde ciddi çalışmalar yapacaklarını, kendilerine itibar edildiğinde canla başla çalışacaklarına inanıyorum. Hocalarımız sadece şehirle işbirliği yapmak noktasında değiller, kendi akademik takvimlerine göre dersleri ve çalışmaları da var tabii ki.
Ancak tanınmış bazı hocalarımız var, bunun daha fazla artırılması için bir harekete geçmek gerekiyor. Biz bu hocalarımızı ziyaret eder, Uşak için yapabilecekleri çalışmalar varsa bunlara destek verilmesi, önlerinin açılması noktasında gereken desteği verebiliriz.
Sizin de söylediğiniz gibi Kısa Film Festivali, bölgemizdeki arkeolojik kazılar, Osmanlı arşivi çalışmaları, tekstil tasarım konusu, yeni medya çalışmaları… Aslında Uşak Üniversitesi’nde kıymetli isimler toplanmış, bizim bu konudaki iletişimimizi geliştirmemiz gerekiyor.
Uşak’ta da Eskişehir’de yapılan bir çalışma neden uyarlanmasın? Mesela bir masa etrafında toplanıp kravatlarımızı çıkarıp protokol sırasına bakmaksızın, Uşak için ülkemiz için teklifi, önerisi olan, yeni fikirlerin ortaya konulduğu bir ortam oluşturulabilir.
Son olarak gelecek nesillere kalıcı eserler bırakmak noktasında basılı eserler bırakmak gerekir diye düşünüyoruz. Mesela yıllar önce yapılmış Haşim Tümer’in Uşak Tarihi eseri, yerine bir yenisi yapılmamış. Tarihimize sahip çıkmak gerekiyor, siz ne dersiniz bu konuda?
Tarihimize sahip çıkmak noktasında basılı materyaller çok önemli. Haşim Tümer’in bir eseri var, biliyorum. Uşak tarihi ile ilgili şimdiye kadar bunun üstüne öyle kapsamlı bir eser yazılmamış. Sizin de belirtip talep ettiğiniz gibi biz bu çalışmanın Uşak’a tekrar kazandırılması konusunda Ankara’da bulunan Sabri Kırlı Hocamızla bir görüşme yaparız ve bu eserin yeni basımını Uşak Belediyesi’nin kültür eserleri kültür yayınları serisinden çıkması için elimizden gelen çalışmayı yaparız.
Tarihimize önem verip sevmemiz lazım, kültürümüzü gelecek nesillere aktarmamız lazım. Uşak Kurtuluş gününde benim ilk defa gördüğüm birçok fotoğraf var mesela, bunların korunması ve bunlar hakkında da bilgilerin yazılması lazım. Artık Uşak’ta gördüğümüz bir eser hakkında sağlam ve güvenilir bilgiler veren çalışmalar olmalı. Bir resim sergisinde gördüğünüz bir bina, bir yol neresidir bu resimdeki kişiler kimlerdir? Bunların üzerinde çalışılması, katalog haline getirilmesi gerekiyor. Uşak’ın tanıtımı konusunda bütün çalışmaları dikkatle takip ediyorum, bunlarla ilgili ben de elimden gelen desteği vereceğim.
Vekilim davetimizi kırmadınız, icabet ettiniz, güzel ve keyifli bir sohbet oldu. Teşekkür ediyorum ve eklemek istediğiniz ilave şeyler varsa onları da almak isterim.
Güzel bir ortam, güzel ve yeni bir medya mecrası oluşturmuşsunuz, tebrik ediyorum. Bundan sonraki çalışmalarınızda da başarılar diliyorum. Ben de sohbetten büyük bir zevk aldım, keyifli ve verimli bir konuşma oldu. Bana böyle bir imkan tanıdığınız için teşekkür ediyorum.