Bugüne kadar çekmedi Uşak, dört tekerleklilerden çektiği kadar!
24.10.2022 – 13:15
Geçtiğimiz Cuma günü Uşak Üniversitesi’nin akademik yıl açılış törenine izleyici olarak katıldım, program öncesinde de öğrencilerle kısa bir sohbetimiz oldu.
İletişim Fakültesi’nden Doç.Dr. Sevtap Aytuğ Hoca da beni öğrencilere gazeteci diye tanıtınca, öğrencilerin bana açtığı ilk konu şehir içi ulaşımda yaşanan sıkıntılar oldu.
Öğrenciler ülke genelinde en pahalı tarifeden otobüse binmekten bir hayli müzdaripler, bir öğrenci de demesin mi, “En pahalısına biniyoruz, bari otobüsler döküntü olmasa ve bir de sıkış tepiş”.
Belediye Başkanı Mehmet Çakın’ın törende; ‘üniversiteye giden otobüs hatlarının son durağının kampüs önünden Latife Hanım Kız Yurdu’nun önüne alınması’ müjdesine binaen en fazla alkışı alması da bu sıkıntının ne kadar büyüklüğünün göstergesi oldu.
Ben de bugünkü yazımda şehiriçi ulaşım sıkıtısına yaşanan diğer araç sıkıntılarını eklemek istiyorum: Şehir içi taksiler de otobüslerden farklı değil, ruhsatsız galericiler kentsel dönüşüm alanını istila etmiş durumda ve seyyar satıcı arabaları da parkların en güzel köşelerini…
Bu dört grupta bulunan insanları toplasanız 500 kişi etmez ama bu insanlar koca şehirde yaşayan 250 binden fazla insana galip geliyor, bundan sonra da galip gelmeye devam edecek.
GÜZEL BİR PROGRAM OLDU
Geçtiğimiz Cuma günü Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü ve HAVELSAN Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Hacı Ali Mantar’ın ilk dersi verdiği Uşak Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Törenine katıldım.
HAVELSAN eski Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Abdullah Çavuşoğlu’nun üniversiteden hocamız olması ve mevcut HAVELSAN Genel Müdürü Dr. Mehmet Akif Nacar’la Ankara’da bir süre aynı evde kalmış olmamız, programı bana daha cazip hale getirdi.
Hacı Ali Hoca gerçekten güzel bir sunum yaptı ve yerli ve milli savunmada yapılan çalışmaları görünce bizler de ülkemiz adına büyük gurur duyduk.
KARŞILIK GÖRMEK MUTLU EDİYOR
Program öncesinde salona girdiğimde, İletişim Fakültesi’nden Doç.Dr. Sevtap Aytuğ Hoca beni yanındaki koltuğa davet etti, ben de kıramayıp oturdum.
Sevtap Hoca, beni arka sırada oturan öğrencilerine büyük övgülerle “Şehirde çok etkin gazeteci” olarak tanıttı sağolsun, övgüleri için teşekkür ederim.
Ön sıralardan bir başka hocamızın “İbrahim Bey maaşallah gündem oluşturuyor, konuşulmayanları konuşuyorsun; yazılarını ve programlarını ilgiyle takip ediyoruz” demesi de beni çok mutlu etti.
Sevtap Hocanın, program bitimindeki soru bölümünde söz alarak Hacı Ali Mantar Hocadan Yeni Medya öğrencilerine HAVELSAN’da 3 staj hakkı koparması da takdire şayan.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMDA GERÇEKTEN PAHALIYIZ
Sevtap Hoca beni gazeteci diye tanıtınca hemen şehir içi ulaşım konusu açıldı; öğrenciler hem fiyatların çok yüksek olduğundan hem de kart sistemi olmadığından ücretsiz veya indirimli aktarma yapılamadığından dert yandı.
Öğrenciler haklı: Ankara’daki bir öğrenci 33 km’lik Sincan’a veya 43 km’lik Elmadağ’a 3.5 TL’ye giderken Uşak’taki bir öğrenci şehir merkezinden 7,5 km ötedeki kampüse 5 TL’ye gidiyor.
Bir öğrenci de şöyle dedi; “Otobüslere ülkedeki en yüksek fiyata biniyoruz, bari bu pahalılığa göre otobüsler döküntü olmasa, seferler daha sık olsa da sıkış tepiş binmesek”.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIM HANTAL DURUMDA
Benim evim Cumhuriyet Mahallesi’nde, işyerim de Durak Mahallesi’nde, aradaki mesafe 3,5 km. Navigasyon yürüyerek 45 dakika gösterse de ben hızlı yürüdüğüm için 35 dakikada rahat gelebiliyorum.
Evimin aşağı köşesinden Halk Konutları, üst köşesinden de Örnek Evleri otobüsü geçiyor, yine bu otobüsler kentsel dönüşüm alanındaki işyerimin hemen köşesinden geçiyor.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki işyerime yürüyerek gelmek, otobüs ile gelmekten daha kısa sürüyor, bu durum da şehir içi ulaşımı hantal hale getiriyor, tercih edilmez durumu düşürüyor. Şehir içinde yaşanan otopark sıkıntısının en büyük sebeplerinden birisi de bu…
TAKSİCİLER DE OTOBÜSCÜLERİ ARATMIYOR
Şehir içi ulaşımla ilgili daha çok yazılır ama ben diğer konuya geçmek istiyorum; taksiler, sarı taksiler.
Onların da şehirde ayrı bir hükümranlığı var, otobüslere taç çıkartırcasına.
Yıkılan eski adliye binasının köşesinde bir taksi durağı var, bilirsiniz. Durağın ismi de değişmemiş, hala “Adliye Taksi Durağı” tabela duruyor.
Durak kulubesinin hemen yanı başındaki metal kilitlerle devamlı kapalı tutulan beş araçlık bir alanı hep merak etmişimdir, niye kapalı diye.
Sordum soruşturdum; meğer taksici arkadaşlar kilitlemişler orayı, taksilerini de karşıya koyuyorlarmış, böylelikle karşıdan görmesi de kolay oluyormuş.
Şayet Cumhurbaşkanı gelirse şehre, kent meydanında program yapılırsa, karşı tarafa taksi koydurmuyormuş Emniyet, onlar da kilitli tuttukları yere alıyorlarmış taksilerini.
Şehrin tam da göbeğindeki şu rahatlığa ve hükümranlığa bakar mısınız? Şehrin diğer taraflarındaki alanları anlatmayayım bile, siz tahmin edersiniz kolaylıkla…
KENTSEL DÖNÜŞÜM İSTİLA EDİLDİ
Üçüncü grup kentsel dönüşüm alanını istila eden ve tabiri yerindeyse bölgeyi Teksas’a çeviren ruhsatsız galericiler. Bölgeye isim arıyoruz ya; Gelericiler Sitesi veya Yeni Otokent diyebiliriz.
Galericiler için önce en az 100 metrekare şartı kondu, galericilerden baskı gelince bu ölçü 80 metrekareye düştü. Buna uyan var mı? Maalesef yok.
50 metrekarelik dükkanlarda galericilik yapanlar o kadar çok ki kentsel dönüşüm alanında yeni yapılan parkta bir yürüyüş yapın, ne dediğimi daha iyi anlayacaksınız.
DOKUNULMAZLIKLARI MI VAR?
Dördüncü grup da şehir merkezindeki güzelim parkları işgal eden seyyar satıcı arabaları. Çok yüksek kiralar ödeyen esnafın hemen karşısına konuşlanan, her geçen gün mantar gibi çoğalan ve ciddi bir kira da ödemeyen arabalar.
Bazı arkadaşlarımızın beni acımasız olmakla itham ettiğini, “Garibanın ekmek teknesinden ne istiyorsun” diye geçirdiklerini duyar gibiyim.
Tiritoğlu Parkı (Betonluğu) önündeki veya Atapark civarındaki seyyar satıcıları görüyorsunuzdur; patlamaya hazır en az iki üç tane üst üste konmuş büyük tüp, sabahtan akşama güneşte kalan margarin ve gıda maddeleri…
Ne bir hijyen tadbiri var, ne bir iş sağlığı ve güvenliği tebdiri var, bölge insanı için büyük risk. Normal esnafa yapılan rutin denetimlerin bu seyyar satıcılara da yapıldığını düşünmüyorum, muhtemelen hepsinin bir yerlerde bir dayısı var, dokunulmazlıkları var anlayacağınız…
KİM GÜÇLÜ: ONLAR MI, ŞEHİR Mİ?
Velhasıl kelam bu dört grup da şehirde çok etkin. 205 otobüs hattı sahibi nüfusu 250 bini aşan şehre çok rahat galip gelebiliyor mesela.
Taksiciler, ruhsatsız galericiler ve şehir insanına ait olan parklara fütursuzca konuşlanan seyyar satıcılar da aynı otobüscüler gibi şehre galip gelebiliyor.
Şehir mi çok zayıf, bu gruplar mı çok güçlü ve etkin? Ben bilemedim.
Dört tekerlekli bu dört grubu gözlerinizi dört açarak yeniden gözlemlemenizi istirham ediyorum, umuyorum ki siz de göreceksiniz benim yazdıklarımı…