Sezer: İnsan önce yaşadığı şehri sevmeli, şehri için dertlenmeli
“Şehir Konuşmaları”nda İbrahim Ethem Karahan’ın sorularını cevaplayan Uşak Ticaret Borsası Başkanı Mustafa Sezer, “İnsan önce yaşadığı şehri sevmeli, şehri için dertlenmeli. Uşak’ın ve ülkemizin kalkınması için tarım ve hayvancılığa çok daha fazla önem vermek ve katma değeri yüksek olan ürünlere yönelmek zorundayız” dedi.
Uşak Ticaret Borsası Başkanı Mustafa Sezer’le yaptığımız konuşmayı istifadenize sunuyoruz.
“Şehir Konuşmaları”nda 10 haftayı geride bıraktık ve bugün 11. programımızı yapıyoruz. Geçtiğimiz 10 haftada şehirden şehrimizin belediye başkanı, milletvekili, üniversite rektörü, birçok odanın başkanını, iş insanlarını, üniversiteden hocamızı programımıza davet ettik. Bizim için ufuk açıcı konuşmalar oldu, umarım şehir için de ufuk açar ve amacına ulaşır. Bugün de şehir heyecanı yüksek bir ismi misafir ediyoruz. Misafirimiz Uşak Ticaret Borsası Başkanı Mustafa Sezer.
Başkanım hoş geldiniz
Hoş bulduk İbrahim Bey.
Başkanım sizi sosyal medyadan uzun süredir takip ediyorum. Şehirdeki neredeyse tüm sosyal çalışmalarda sizi görüyoruz. Tarım ve hayvancılık kapsamlı birliktelikler oluşturdunuz geçtiğimiz dönemde ve bazı çalışmalar yaptınız, bunları konuşmamızda soracağım. Bir de Ticaret Borsalarının işlevi nedir, gazete çıkardığımız dönemde de çok haber yaptık ama tam olarak da bilmiyoruz, bu konuda da sizden bilgi isteyeceğim. Tabi ki bir de sizin şehre dair heyecanınız var, söyleyecekleriniz var, onları da merak ediyorum.
Müsaadenizle başlamak isterim.
Siz Mustafa Sezer’i nasıl tanıtırsınız, borsa başkanlığının dışında neler yapıyorsunuz?
Teşekkür ederim. Yayınlarınızı takip ediyorum. Şehrin kimliği açısından bu tür yayınları ve etkinlikleri önemsiyorum. 1972 yılında Eşme’de doğdum. İlk ve orta okulu Eşme’de okudum. Ancak liseyi bazı nedenlerden dolayı tamamlayamadım. Alaydan yetişmeyim, ticaretle genç yaşlarımdan beri uğraşmaktayım, bakliyat tüccarım. 1965 yılında Eşme’de başlayan ailemizin ticari hayatı, 1996 yılında Uşak Organize Sanayi Bölgesinde devam etti. Burada bakliyat üzerine faaliyet gösteren Sezerler Tarım Ürünleri Limitet Şirketi adıyla bir fabrikamız var. 2004 yılında ticaret borsasında meclis üyesi oldum, 2012 yılında başkanlık görevine seçildim.
Başkanlığı neden düşündüm, insan hayatında kendi geçimi açısından ticari faaliyetlerde bulunuyor. 2001 yılında kurulan borsaya 2012 başkan seçildim, iki dönemdir başkanlık yapıyorum. Borsa faaliyetlerimiz açısından Uşak’ta beyaz et ve kırmızı et ön planda. Ticaret Borsası başkanı olarak görev yaptığım süreçte geriye dönüp baktığımda iyi işler yapan birisi olarak hatırlanmak, toplumda iz bırakmak, insanlarımıza faydalı olmaktır tüm derdimiz. Geçtiğimiz günlerde bir STK başkanının özgeçmişini okuma fırsatım olmuştu, ona baktığımda bu kişinin kendi ticari faaliyetlerinden ziyade yaptığı sosyal ve gönüllü işler çok daha fazla yer tutuyordu.
Sekiz yıldır yarı kamu kurumu niteliğinde olan bir kurumun, Uşak Ticaret Borsası’nın başkanlığını yürütüyorum. Burada işler gönüllük esasına göre yürütülüyor, yani ben bu iş için bir ücret bir maaş almıyorum. Bunu anlattığımızda garipseniyor. İşin içinde maddi bir beklenti olmayınca, daha kesin başarıya ulaşılacağını düşünüyorum. Böyle karar alınmış. İşin içinde maddiyat girince sorun oluyor. Memnuniyetle ve tüm enerjimle bu görevi yürütüyorum.
Türkiye’de yaygın bir teşkilat olarak 100’ün üzerinde Ticaret borsası var. Ticaret borsalarının kuruluş amacı nedir, kimler üye olabilir, uşak ticaret borsası ne zaman kuruldu, hangi aşamalardan geçti, sayısal özellikleri; işlem hacmi ve büyüklüğü ne kadardır, kayıtlı kaç üyeniz bulunmaktadır?
Borsaların tarihi 13. yüzyıla kadar uzanıyor. Bir grup tüccar, hâlihazırda Belçika sınırları içerisindeki Bruges kentinde yer alan ve armasında bir arada üç kese bulunan “Van Der Bourse” isimli aileye ait “Hotel Des Bourses” isimli handa bir araya gelmeyi gelenek haline getirmişlerdir. Anılanlar numuneler üzerinden alışveriş yapmış, gemiler limana gelmeden malları belirli kurallar çerçevesinde aralarında alıp satmışlardır. Bu çerçevede sistematize edilen mübadele yöntemine atfen; somut birtakım malların belirli kurallar dâhilinde alınıp satılması amacıyla bir araya gelinen mekânlara “Borsa” ismi verilmiştir.
1886 yılında ülkemizde de “Umumi Borsalar Nizamnamesi” ile genel bir düzenlemeye gidilmiş ve bu düzenleme ile ilk borsa, 1891 yılında İzmir’de Ticaret ve Sanayi Borsası adı altında kurulmuş, bunu 1913’de Adana, 1920’da Antalya, 1924’de Edirne, Konya, Bursa ve 1925’te İstanbul Ticaret ve Zahire Borsaları izlemiştir.
Anadolu’da da 1898 yılında İzmir’de ilk ticaret borsası kuruluyor. Gayri Müslimler ilk pamuk, üzüm ağırlıklı bir borsa kuruluyor. Antalya adana pamuğun yoğun olduğu yerlerde borsalar kuruluyor. Pamuğun fiyatında dengesizlikler oluyor. Atatürk bu işi incelettiğinde bir kopukluk olduğunu görüyor. Atatürk’ün emriyle bir anda 40a yakın borsa kuruluyor. Polatlı, Edirne.. Ticaretin tescillenmesi ve kayıt altına alınması açısından önemli bir gelişme.
1950 yılında çıkarılan 5590 sayılı yasa ile Ticaret Borsaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Ticaret ve Sanayi Odaları ve Deniz Ticaret Odaları ile birlikte bunların üst kuruluşu olarak kurulan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) bünyesinde ama ayrı bir tüzel kişilik olarak düzenlenmiş, zaman içerisinde bu yasada değişiklik yapılarak bugüne gelinmiştir.
Uşak’ta da gerçekçi piyasa koşullarının oluşması, tüccarın sanayicinin gelişmesi amacı ile 2001 yılında Fevzi Arpacı ve bir gurup tüccar arkadaşıyla birlikte Uşak Ticaret Borsası kurulmuştur.
İlk yıllarda kırık minare civarında bir apartman dairesinde kiralık işyerinde çalışmalarına başlayan kurumumuz 2004 yılında İsmet paşa caddesinde kendi mülkünü satın alarak faaliyetlerine burada devam etmiştir. Borsamız, 2008 yılında Çivril yolu üzerinde hububat pazarı civarındaki bugünkü iş merkezine taşınmıştır.
Kuruluşunu bildiğim ve çalışmalarını yakından takip ettiğim ticaret borsamız, ilk günkü heyecanından hiçbir şey kaybetmeden, her geçen gün tecrübesine tecrübe katarak yoluna hızlı bir şekilde devam etmektedir.
Türkiye’de büyük bir kısmı illerde olmak üzere 116 ticaret odası var. Alıcı ile satıcıyı buluşturan arada gerçekleşen fiyatları deklare eden, yarı resmi kamu niteliğinde bir kurum. Ticaret odasının böyle kamusal bir niteliği yok.
Ticaret Borsaları 1952 yılında bir ivme yakalıyor. Adnan Kahveci döneminde zirai stopaj vergisi yüzde 7 gibi yüksek olunca kaçakçılığa yol açıyor. Bu rakam yüzde 4’e düşüyor. Ticaret borsası verginin tahsili ve devlete yatırılması misyonunu yürütmeye başlıyor. Uşak’ta henüz kurulmayınca diğer il ve ilçelerden destek alınmıştır.
Uşak Ticaret Borsasında hızlı analiz cihazlarımız var, yağ, gluten, sedim gibi ölçümlerin yapıldığı laboratuarlarımız, seans salonumuz var. 204 üyemiz var, zaman zaman artıp azalabiliyor. Faal olmayanların üyeliği askıya alınıyor. Odamıza kayıtlı 30-40 firmamız üyemiz ağırlıklı işlem hacmine sahip, 14 kişilik seçimle gelen meclisimiz var. Organ yok, meslek komitelerimiz yok, bunun yerine, çarşaf liste ile 5 kişilik yönetim kurulu var. Genel sekreterin yönetiminde altı personelimiz var.
Hacimsel büyüklükte Türkiye geneline baktığımızda çok ileri seviyede değiliz, yüzde bire karşılık gelen işlem hacmimiz var, 217 bin hektar tarımsal nitelikli bir araziye sahibiz. Bu da aşağı yukarı yüzde bire karşılık geliyor. Hayvancılıkta da rakamlar aşağı yukarı böyle. Kapasite gibi üretim tutarı açısından yüzde birlerdeyiz.
Türkiye genelinde Banaz ilçemizde, leblebilik nohudun neredeyse yüzde 90’ınını üretiyorduk. 2010 yılından sonra bir hastalık nedeniyle üretilmemeye başlandı. Ürün deseni iklime, hastalıkları ve döneme göre zaman zaman değişiyor. Çilek de nohut gibi gündemden düşen örnekler arasında yer alıyor.
Uşak’ta beyaz et sektörü çok iyi gidiyor. İstihdam çeşitlilik katma değerli ürünler yükseliyor. Toplumun değişik kesimleri bu sektöre girdi sağlıyor. Borsaya hacimsel anlamda katkıları var. Firma bakımından büyük bir firma beyaz et üretiminde iyi bir pazar payına sahip. Dönemsel olarak 13-14 milyon civciv üretimi var. Katma değer üreten ve çevre ilçeleri de olumlu etkileyen bir sektör. Banaz ilçemizde kırmızı et kombinesi var. İstanbul pazarına çalışıyor. Haftada 500-600 büyükbaş kesimi var. Bu hayvanları Uşaklı çiftçilerimiz yetiştiriyor. Bu hayvanlar da ilçemizdeki kesimhaneye gönderiliyor, böyle bir yer olmasa ne olacak, en yakın illere gidecek.
Başkanlık sistemine geçtik, sağlık, milli eğitim bakanlığında olduğu gibi gıda, tarım ve hayvancılık bakanlığına da özel sektörden bir isim geldi. Bekir Pakdemirli aynı zamanda Egeli. Belki 25-30 yıla yakın süredir tarım ve hayvancılığa Egeli bir isim gelmedi. Halbuki tarım dendiğinde akla ilk gelen bölge Ege ve Akdeniz. Başkanlık sistemi ve Bekir Pakdemirli sonrası tarımda ne değişti?
Başkanlık sistemi milli eğitim, turizm sağlık sektör içinden işin ehli insanlar getirildi. Kamuoyunda onay da aldı. Sağlık bakanının salgın sürecindeki performansı bunu destekledi. Eski sistemde siyasetçi olunca kişinin seçim bölgesine dönük bir kadrolaşma ve yatırım oluyordu. 2018 kabinesi açıklandığında Ankara’daydım. Beştepe’de davetliydik, kabine açıklandığında Bekir Pakdemirli sürpriz oldu. Bakanlıkta beklentisi olan birkaç isim vardı. Tarımsal üretim boyutundan ziyade soğan, patates, et fiyatları spekülatif . Samanın ithalatı garipsendi. Ama yarı yarıya bir maliyet söz konusu olduğunda bazen bu tür ürünleri ithal etmek daha rasyonel olabiliyor.
Tarımsal ürünlerin fiyat istikrarı esas alındı. Bakanın sektörü ve pazarı bilmesi söz konusu. Diğer tarafta tarımsal üretim bir türlü dengeye kavuşamadı. Kısa vadede çözülecek bir sorun değil. Türkiye’de şöyle bir sıkıntı var: Medeni kanun İsviçre’den alındığında kaynak ülkede 1940lı yıllarda medeni kanunda değişiklik oluyor. Tarımsal araziler miras yoluyla bölünemez hükmü geliyor. Ancak bizde böyle bir bir düzenlemeye gidilmiyor. Uşak’ta dekar parsel büyüklüğü ortalaması altı, Türkiye’de ise 12 dekar. İşletme büyüklüğü Uşak ortalaması 56 dekar, dekarda 250-300 kg buğday üretim miktarı var. 300 kg ürün bugün ortalama 1,8 ile hesaplarsanız 600 Lira elinize geçer bunun yarısı maliyet derseniz, buğday ektiniz diyelim, giderleriniz var sizin elinize dekarda kalan geliriniz 18 bin lira.
Birim geliri artırmak için tarımsal alana yatırım yapmak lazım. Çok fazla traktör parkı var. Bu konuda yaptığım küçük bir araştırmada bölgemizde mevcut traktörlerin kullanım durumu şöyle olmuş, TKDK desteği ile aldığı bir traktör dört yılda toplam 20 gün çalışmış. Yüzde 90 atıl durumda. Bu araç gerece sahip olmak köyde bir gösteriş konusu sanki.
Son yıllarda zaman zaman ithalat eleştiriliyor. Saman ithalatı eleştiriliyor, Ukrayna’da tek parça halinde 40 bin dekar üzerinde üretim yapılan araziler var. Komünizmin güzel bir tarafı ortaya çıkmış, araziler bölünmemiş. Burada birim maliyet çok düşük rekabet imkansız, çok zor. 300 dolar maliyeti olan buğday orada 250 dolar, nüfusumuz artıyor. Bir tarafta günlük yüz milyonluk bir tüketim söz konusunda sofradaki çeşitlilik arttı, israf da arttı. Bu topraklardaki üretim nüfusu besleyemez hale geldi. Dünyanın en büyük un ihracatçısızıyız. Bulgur un gibi çeşitler de var. Samanı ithal ediyoruz. Ama mısırı da kendimiz üretiyoruz. Ürün deseninde değişiklikler var Konya ovası 2,3 milyon hektar. Yüzde 10’una sahip eskiden buğday vardı, simdi mısıra dönüldü. Konyalı firmalar, Samsun limanından fiyat daha uygun olduğu için buğday çekiyor.
Pamuğa dönüş var, pamuğun tonu 4 bin dolar, buğday 250-300 dolar bırakıyor. Böyle olduğunda mantıklı olan ithalat, ucuz olan dışarıdan alınabiliyor.
Diğer şehirlerde görüp de Uşak’ta neden olmasın dediğiniz eser ve uygulama var mı?
Yok, yok aslında ben böyle bir yaklaşıma karşıyım, bizim ilimiz çok güzel, artı değerlerimiz var. İnsan önce kendi şehrini sevmeli eksikliğini değil sahip olduklarını görebilmeli. Uşak’ın her yerinde oturan bir insan yaya olarak her yere okula, işyerine ulaşabilir. Ulaşım ve erişim çok kolay, kamu binalarına yürüyerek gidebilirsiniz. Sinemaya yaya olarak gidebilir, doğa, ekstrem sporlar çok elverişli yerler var. Eksik olarak gördüğüm yerleşik bir tiyatro sahnesi, fiziki şartları hazır salonlarımız var, istense bir tiyatro sahnesi bile kurulabilir. Denizimiz yok, olsa çok farklı bir şey olurdu zaten, aynı şehir olmazdı o zaman.
Burada olsun dediğimiz bir şey yok bana kalırsa. Biz güzel bir şehirde yaşıyoruz. Bir noktada dengelemek lazım, butik bir şehir bir dengemiz var. İlla derseniz, sanayide bir aşama daha büyük tesisler kazandırılabilir. Daha teknolojik daha orta ölçekli sanayicinin de yatırım yapabileceği bir girişim başlatılabilir. Eskişehir’de Arçelik, Manisa’da Vestel gibi markalar bulunduğu şehirlere artı değer katıyor, bizde de böyle bir şey olabilir tanınmış bir markaya üretime ev sahipliği yapabiliriz, böyle bir eksikliğimiz var.
Sizce Uşak’ta ters giden şeyler var mı, varsa sizin öneriniz nedir?
Eksik yönlerimiz var. Burada ortak akıl birliği eksik. Bir dönem kanaat önderleri bir araya gelerek kapalı olan havaalanın açılmasını sağladı. 2005-2010 yılları arası.. Bir süre sonra bu birliktelik koptu. Son yıllarda bu heyecan azaldı, akil insanlar arasında bir kopukluk oldu. Yeniden Uşaklıların bir araya gelmesi gerekiyor, birlikte hareket etmeye ihtiyacımız var.
Başkanım konu ‘Uşak’ olduğunda; ilin tanıtımı, gelişmesi, kalkınması ve ortak akılla yönetilmesi konusunda ilin yöneticileri ve girişimcileriyle birlikte çeşitli çalışmalarda yer aldınız. Aklınızdan geçenleri, kurduğunuz hayalleri gerçekleştirebildiniz mi, gerçekleşenler nelerdir, uğradığınız hayal kırıklıkları nelerdir?
2014 yılında ilimizde tarımsal hayvansal üretimde bulunan oda başkanlarından STK’lardan oluşan bir platform kurduk. Ziraat odası, Damızlık sığır üreticileri, koyun keçi yetiştiricileri, HAYKOOP başkanı, tarım il müdürünün de bulunduğu bir platform vardı. Burada ne yapılabilir beklentiler sorunlar sığır yetiştiricileri küçükbaş yetiştiricileri veteriner odaları sorunlarını ele alıyorlardı. Biz de içinde yer alıyorduk. İlde tarım hayvancılık fuarı ortaya çıkması bu platformun bu çabanın bir ürünüdür. Vekillerimiz, başkanlarımız katıldı. Dedikodu değil yüz yüze konuşmak bu platformun kazancıydı. Ama sürdürülemedi. Birlik ve dayanışmaya önem veriyoruz. Pandemi engel oldu ama böyle bir birliktelik şehrimize değer katar, sorunların çözümüne katkı sağlar. Oda ve kurum seçimleri demokrasinin bir sonucu, başkanlığına aday olduğum kuruma alışverişte rakip olduğum bir kişi bana sıra seçimlere geldiğinde oy verebiliyor. Duruşun, ağırlığın, güvenilir bir insan olman etkili oluyor. Biz 200 kişiden oy istiyoruz. Ve birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Buradaki arkadaşlarımız, bizim geçmişimizi ailemizi biliyor, ticaretini sözünü tutup tutmadığını biliyor. Ölçek küçüldükçe daha doğru tercihler ve seçimler ortaya çıkıyor.
Hayatın içinde yetişmiş, tabiri caizse çıraklıktan yetişmiş yıllardır ticaret ile uğraşan bir isimsiniz. Ticarete atılmak için mutlaka üniversite okunmalı mı, ticari beceri genetik bir özellik mi? İnancımızda ve halk arasında ‘kazancın 10’da 9’u ticarettedir’ denilir. Sizce de ticarette kazanç var mı, hayata atılmak isteyen, tercih yapmak durumunda kalan gençlere neler tavsiye edersiniz?
Ben alaylıyım. Ticarette benim okulum üniversitem babamdır. Babaannem tarafından da ticaretle uğraşan büyüklerimiz var. Benim dönemimde 80li-90lı yıllarda alaylı olmayı kaldırıyordu. Geleneksel yöntemler kullanılıyordu. Gayri Müslümler yapıyordu, Osmanlıda. Karahallı, Besni, Buldan gibi yerlerde dokumacılık vardı. Bazı un değirmencilerinin marangozluktan bu alana geçtiğini görüyoruz. Ulaşımın erişimin kolaylaşması, iletişimin hızlanması üretimin şeklini değiştirdi.
Global ticaret söz konusu, şimdi, bilgisayarın başına geçtiğinizde o teknolojiyi kullanıp, yabancı dilinizle dünya piyasalarını takip etmeniz lazım. Katma değerli ve spesifik ürünler varsa farklılık oluşturmanız lazım. Şimdi artık en iyi en büyük şirketler yürüttükleri işlerin içine daha fazla teknoloji katarak, savunma sanayindeki örneklerde olduğu gibi Türkiye’nin dünyanın en büyükleri olmuşlar.
Gençlerimize eğitim hayatlarını tamamlamalarını öneririm, iyi üniversitelere gitsinler, sosyal hayattan sahadan kopmamalarını öneririm. Ticaretle uğraşacaksa gündemi iyi okuması iyi yakalaması lazım, para piyasasını bilmesi finans sektörünü takip etmesi lazım. Bir inşaat mühendisi kültürünü değerlerini bilmesi lazım, o evlerde o şehirde kimler yaşayacak.. Bunları bilmesi yaptığı işin farkında olması lazım.
Geleneksel yaşamlarını sosyal hayatlarını göz ardı etmemesi lazım. Yaptığın işi çok iyi yapmak anlamında şöyle bir anekdot anlatmak isterim: Büyük bir alışveriş merkezi yapımı ve tasarımı için İtalya’dan bir mimar çağrılıyor, iyi bir otelde ağırlanıyor, mimar sabah çıkıp akşam geliyor. Gidiyor gelmiyor. Hazırlıklar yapılıyor, yemiyor içmiyor. Mimar 30 gün boyunca o şehri gezmiş, kafasında resmi tamamladıktan sonra o projeyi hazırlamış, şehrin tarihten gelen mimarisini gözlemlemiş, yaşamış ve sonra çok kabul gören bir yapıyı tasarlamış.
Erzurum gibi kışın ağır geçtiği bir il ile İzmir gibi sıcak bir şehre yapacağınız caminin mimari farklı olmalıdır. Mesela caminin kapısının dışarı açılması lazım. İki bin kişilik camiye 200 kişilik ayakkabılık yaparsanız bu iş olmaz, yaşayarak tasarlamak lazım.
Alaylı olmak bu açıkları kapatıyor. Neden Mimar Sinan gibi binalar yapamıyoruz, çünkü o yaptığı işin kullanıcısıydı aynı zamanda. 2000li yıllara kadar alaylılık götürdü ama şimdi bu işi eğitim ve teknoloji ile birlikte götürenler büyüdü ve kazandı.
Sizce Uşak nasıl ve en önemli hangi özelliği ile marka şehir olabilir?
Marka kavramı Özallı yılların bir sloganı. Marka ürünler üretmeliyiz, marka ürünler çok kazandırır falan dedik, ancak o tren kaçtı artık, marka şehir deyince dünyada Barselona, Paris gelir aklımıza. Türkiye’de Bodrum mesela… Marka olacağız diye de çaba göstermenin anlamı yok, suni şeyler yapmamalıyız. Kendimize has kültür ve kimliğimizle gündemde kalabilmeliyiz. Taşyaran Vadimiz, Blaundos, Cılandıras, kanyonlar fotoğraf sanatçılarımız için mükemmel bir alan. Motorsporları için pistimiz var, insanları buraya çekmenin farklı yolları var. İstanbul’a çok uzak değiliz, insanlar meraklı ise bu mesafeler onlara fazla gelmez.
Ben bir ara yaban domuzları avı, sürek avını gündeme getirdim. Çok arayan ilgilenen oldu. Ama bir türlü gerekli izni çıkaramadık. Girişimlerde bulunduk, kurumlar arasında uyum sağlanamadı maalesef… Milli Parklar ile Tarım Orman Bakanlığı arasında gerekli mutabakat sağlanamadı. Hafta sonu foto safari yapılabilir, buharlı lokomotif daha aktif hale getirilebilir. Filmlerde kullanılıyor… Film platosu olarak kullanılacak çok güzel alanlarımız var. Keşfedin çok şey bulacaksınız denilmişti, sonra altın şehir logosu ve teması işlendi.
İlimizin avantajını kullanmak lazım, elbette merakı sahil, deniz olanı buraya çekemezsin, bizde deniz yok, 80 küsur milyon nüfustan 5-10 bin alternatif sporlarla, ekstrem spor yapacak topluluğu da ilimize çekebilme gücüne sahip olmalıyız. 64 plakalı olmamızın dezavantajını aşmalıyız, Uşak nerede denildiğinde belki ilimizi ziyaret edenlerin yardımıyla daha fazla tanınabiliriz. Coğrafi olarak da büyük değiliz, ilçe sayımız az, katma değer sağlamıyorlar. Eşme biraz büyük, ilçelerimizin büyümesi noktasında çeşitli yatırımlar yapılabilir, girişimlerde bulunulabilir.
Başkanım davetimizi kırmadınız ve icabet ettiniz. Teşekkür ederiz, güzel bir sohbet oldu.
Keyifli ve güzel bir sohbetti, davetiniz için teşekkür ediyor, çalışmalarınızda ve yayınlarınızda size ve ekibinize başarılar diliyorum…