Soytarıyı gazeteciden ayırabilmektir önemli olan…
Tarihi binlerce yıllık Mısır’a kadar dayanan, sonrasında Yıldırım Beyazıt’la birlikte Osmanlı’ya giren ve Tanzimat döneninden sonra da kaybolan meslek olan “padişah soytarılığı”nı bugünlerde şehrimizde yeniden yaşatmaya çalışan arkadaşlarımız var.
Geçmişte soytarının on parmağında on marifet olması gerekirdi. Padişahı sinirli olduğu zamanlarda güldürmeleri, yeri geldiğinde de anlattıklarıyla ve yaptıklarıyla düşünmeye sevk etmeleri gerekiyordu.
Günümüz şartlarında bırakın on parmağında on marifeti, yalakalıktan başka bir marifeti de yok bu arkadaşların. Gerçi sosyal medyada yalakalığa yönelik cümleleri bile kurmaktan acizler, her cümlelerinde dört beş hata çıkıyor.
İNSANLAR YAPTIKLARIYLA ÖN PLANA ÇIKABİLMELİ
25 yıllık gazetecilik geçmişi sonrasında bir buçuk yıldır her hafta Cuma günleri köşe yazılarımıza aralıksız devam ediyoruz. 5 haftadır da “Şehir Konuşmaları”nı sürdürüyoruz ve ona da aralıksız devam etmek niyetimiz.
Kendimizi tam olarak görmüyor ve sürekli geliştirmeye çalışıyoruz. Bizi takip edenler de bunu açık bir şekilde göreceklerdir. Bir yandan da Uşak için yapılabileceğin en iyisini yapmak gayretimiz.
“Şehir Konuşmaları” inşallah önümüzdeki günlerde çok daha güzel olacak. Hem fiziki olarak mekânımızı programa hazırlıyoruz hem de teknik donanımızı her geçen gün tamamlıyoruz.
Tabi ki bu çalışmaları sürdürürken de kimseye yalakalık yapma ve yaranma gibi bir çaba içine girmiyoruz. Misafirlerimizi de belli bir siyasi görüşe dayalı seçmiyoruz.
SOSYAL MEDYA ÇIKTI MERTLİK BOZULDU
Bundan 10-15 yıl öncesine kadar basın yayın sektörü bir hayli zahmetli bir sektördü. Gazete çıkarmak, eleman istihdam etmek, teknik donanım almak, yayının devamı açısından reklam bulabilmek ve daha birçok zorluk…
Tabi ki o dönemde de işi yalakalığa ve şantaja vurup kısa yoldan para kazanmayı tercih edenler olmuyor değildi ama o bile ciddi bir emek istiyordu.
Ne zaman ki sosyal medya çıktı, fotoğraf çekme özelliği olan telefonlar ucuzladı, herkes gazeteci oldu, ortam kirlenmeye başladı ve de “padişah soytarıları”nın önü açıldı.
GÜNÜMÜZ SOYTARILARINDA YOK YOK
Gelelim bizim mahallenin, yani basın yayın âleminin soytarılarına… Kalitesiz, kalibresiz, kapasitesiz ve de kişiliksiz arkadaşlara…
Bu meslekle alakalı alınmış en ufak bir eğitim var mı? Yok. Alınmış Türkçe, dilimizi güzel ve doğru kullanma eğitimi var mı? Yok. Valilik basın yayın birimine akredite olma var mı? Yok. Meslekle alakalı en ufak bir maddi yatırım var mı? Yok. Vergi mükellefiyeti kaydı var mı? Yok. Ticaret ve Sanayi Odası veya Esnaf ve Sanatkârlar Odası kaydı var mı? Yok.
Kendini geliştirme gayreti var mı? Yok. Basın yayın ahlakı var mı? Yok. İnsan onuruna saygı var mı? Yok. Tarafsız kalabilme gayreti var mı? Yok. Yok listesi daha uzayıp gidiyor…
VAR OLAN MARİFETLERİ DE VAR
Peki, bu arkadaşlarda hiçbir şey yok mu? Tabi ki var… Yalakalık en üst düzeyde var mı? Var. Ukalalık, kendini bir halt sanma duygusu yine üst düzeyde var mı? Var. Şantajla maddi kazanç elde etme var mı? Var.
Milletten 50-100 lira dilenme var mı? Var. Kendilerine gönderilen haberi paylaşıp arkadan para isteme var mı? Var. İşini iyi yapanlara çamur atma var mı? Var. Emeğe saygısızlık var mı? Var.
AHBAP-ÇAVUŞ İLİŞKİSİ HOŞ DEĞİL
Bizi üzen bu arkadaşların varlığı ve yaptıkları değil, bu soytarıları ciddiye alıp adam yerine koyan şehrin yöneticileri ve kamu kurum müdürleri…
Hem basın yayın camiasının kirlendiğinden şikâyet et hem de bu soytarılarla ahbap-çavuş ilişkisine gir ve bunları maşa olarak kullan…
Gerçi bu arkadaşların kendilerinin maşa olarak kullanıldığını anlayacak kapasiteleri de yok. “Ben şu müdürle yarım saat oturdum ve çayını içtim” tatmini onlara yetiyor.
SOYTARIYI CESARETLENDİREN GÖSTERİLEN İLGİDİR
Gelin hep birlikte temizlenelim bu kirlilikten. Bu kalitesiz, kapasitesiz ve kişiliksiz soytarılara bırakmayalım meydanı.
Bugün maşa olarak kullandığınız bu insanlar, yarın başka birisi sizden biraz fazla para verince size düşman olacak ve sizi yıpratmaya yönelecektir.