Turan: Şehirlere mutlaka kadın eli değmeli
“Şehir Konuşmaları”nda İbrahim Ethem Karahan’ın sorularını cevaplayan Uşak Çağdaş Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Hatice Turan “Şehirlere mutlaka bir kadın eli değmeli. Zira kadının elinin değdiği yer değişir. Kadının olduğu yerde düzen vardır, temizlik vardır, nezaket vardır, zarafet vardır. Zevkli ve yaşanabilir şehirler için kadınların daha çok görünür olması, siyasette ve daha çok iş dünyasında olması gerekir” dedi.
Uşak Çağdaş Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Hatice Turan’la yaptığımız konuşmayı istifadenize sunuyoruz:
Bir şehri sevmek, kuru laf ile, “ben bu şehri seviyorum” demekle olmaz. Şehre olan sevgi; yaptığınız işi severek, özveriyle yapmanızı gerektirir, sürekli kendinizi geliştirmenizi ve herkesten daha çok çalışmanızı ister sizden. Zaten severek yapılan bu çalışma size başarıyı getirecektir ve sizinle beraber şehrin tanıtımına da katkı sağlayacaktır. Bu hafta “Şehir Konuşmaları”ndaki misafirimiz de bu dediklerimi ispatlar nitelikte. 20 yıl önce devraldığı işi, büyüten, geliştiren ve aldığı ödüllerle de taçlandıran bir isim. Misafirimiz Uşak Çağdaş Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Hatice Turan.
Hatice Hanım “Şehir Konuşmaları”na hoş geldiniz.
Hoş bulduk İbrahim Bey.
Hatice Hanım, sizinle tanışmamız 2002 yılına uzanıyor. Ben o sene mart ayında UMPAŞ Holding’teki Reklam Müdürlüğü görevinden ayrıldım ve “Keyifli Alışveriş” isimli bir yayın çıkarmaya başladım. İkinci sayının çıktığı Nisan ayında sizinle tanışıp çalışmaya başladık, o günden bugüne geçen 18 yıllık süreçte birlikte güzel ve başarılı çalışmalar yaptık. Hatta sizin ana sponsorluğunuzda Türkiye’de ilk defa bir yerel gazete olarak otomobil hediye ettik okuyucularımıza.
Bu süreçte sizi ve başarılarını takip etme imkânım oldu ve de bir çoğunu haberleştirdik. Genç girişimcilere ve özellikle kadın girişimcilere örnek olacak başarı hikâyenizi dinlemek isterim.
Siz Hatice Turan’ı nasıl tanıtırsınız? Farklı bir özgeçmiş anlatmak adına sizden sanat, spor ve müzik bağlamında kendinizi anlatmanızı istesem, neler söylersiniz kendiniz için?
Sorunuzu cevaplamaya geçmeden öncelikle sizi ve ekibinizi böylesine önemli bir konuda yapmış olduğunuz özverili çalışmadan dolayı tebrik ediyorum.
Sizi tanıdığım günden beri her zaman farklı projelere imza atıyorsunuz, farklılık yaratmak sizi tanımlayan önemli özelliklerden bir tanesi. Onun içindir ki 18 yıldır birlikte çok güzel işlere imza attık. Kimsenin yapamaya cesaret edemediği birçok projeyi birlikte gerçekleştirdik.
Keyifli Alışveriş isimli yayınla çıktığımız bu yolda, o zamana kadar yapılmayan çok güzel bir reklam çalışmasını yapmıştık. Yenigün Gazetesi ve dergiler, gazeteler, Uşak Şehir… Ve daha birçok proje ve birçok ilklere imza attık. Zor zamanlarda, ekonomik krizlerde yapmış olduğumuz farklı projelerle Uşak için Uşak adına güzel işler başardık.
Kendi şahsi menfaatlerinizden çok bu şehre yapmış olduğunuz katkı nedeni ile bir kez daha size teşekkür ediyorum. “Şehir Konuşmaları” bence çok başarılı ve çok özel bir program. Buradan Uşak için çok güzel fikirler çıkacağını düşünüyorum.
Ben Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. İlk orta ve lise eğitimimi Uşak’ta tamamladım. Okuduğum dönemde Uşak’ta okul-öğretmen-öğrenci kalitesi ve başarısı tartışılmayacak derecede üst seviyedeydi. Uşak Lisesi Türkiye’de o dönemde mezunlarının üniversiteye yerleşme oranı gibi kriterler açısından ilk 20’ye giren bir okuldu. Ve bizler de kolej ve özel okul kalitesindeki bu liselerde okuyup çok iyi üniversitelere girdik. Üniversiteden sonra Avrupa Topluluğu Rekabet Hukuku alanında bir yıllık çalışmam oldu. Daha sonra serbest avukatlık yaptım ve hiç tahmin edemeyeceğim bir sektöre, otomotiv dünyasına adım attım. O gün bugündür de erkek egemen bu sektörde çalışmaya devam ediyorum.
Hatice Turan’ı spor yapmakla özdeşleştirdim desem abartmış olmam, zira spor benim hayatımın vazgeçilmezlerinden. Her türlü spora yatkınlığım var. Pandemi sürecinde salon sporlarını yapamasam da her gün istisnasız yürümeyi düstur edindim. Tenis oynarım, koşarım, yürürüm, plates yaparım. Hayatımın her döneminde spor mutlaka yer almıştır. Seyahat etmek de hem işimin bir parçası hem de izlediğim özel rotalarla en büyük hobilerimden.
2020 yılı itibariyle otomotiv sektöründe 20. yılınızdasınız. Çağdaş Otomotiv 20 yılda nereden nereye geldi?
Uşak Çağdaş Otomotiv kurulduğunda 200 metrekarelik bir iş yeri iken şimdi 5 bin metrekareye yakın bir alana ve 35 çalışana sahip, başarıları ile bölgeye ve de tüm Türkiye’ye örnek olmuş, bir marka haline gelmiş büyük bir şirkete dönüştü.
İlk başta yalnızca satış departmanı varken dünyanın üç büyük otomotiv markasının satış, servis ve yedek parça tedarikini kapsayan, aynı zamanda sigorta departmanına, kiralamaya ve ikinci eli de kapsayan çok büyük bir şirket haline geldi. Her yıl aldığı ödüllerle ve pazar payı liderliği ile Uşak-Afyonkarahisar-Kütahya başta olmak üzere tüm Türkiye’ye yaptığı satış ve servis hizmeti ile ve en büyük hedefi müşteri memnuniyeti ile adından çokça söz ettiren bir şirket haline geldi.
Satışını yaptığımız markalarda satış öncesi ve sonrası müşteri memnuniyetine verdiğimiz önemden dolayı Uşak’ta ciddi bir pazar payına ulaşan Çağdaş Otomotiv Türkiye’de pazar payı birinciliklerine sahip. Geçmişte yüzde 17’lere kadar çıktığımız pazar payımızla İstanbul, Ankara ve İzmir’den sonra en fazla satış yapan il olma unvanına da sahibiz. Firma olarak bugüne kadar 50’den fazla ödüle layık görüldük. Sektörde ilk ISO ve TSE belgesi alan firma olduk. Yetiştirdiğimiz ve sektöre kazandırdığımız birçok personelle de adeta bir akademi olan Çağdaş Otomotiv hep ilklere imza attı ve bundan sonra da bu başarısını sürdürmeye devam edecek.
Gerek yurt içi ve gerekse yurt dışında birçok şehri geziyorsunuz, oralarda görüp de Uşak’ta neden olmasın dediğiniz eser veya uygulama var mı?
En büyük hobilerimden biri seyahat etmek. Ben iş hayatımda boş kaldığım her fırsatta muhakkak kendime keşfedilecek bir yer, bir şehir, bir ülke bulur ve seyahate çıkarım. İş hayatımdaki enerjiyi, yenilenmeyi, yeniden başlamayı, severek ve inanarak iş yapmayı hep bu yurt içi ve yurt dışı seyahatlere borçluyum. Seyahatlerden bir nevi beslendiğimi söylesem yeridir.
Seyahate çıkmadan önce gideceğim yer hakkında dersime çalışırım. Her gittiğim şehirde her gittiğim ülkede inanılmaz gözlemler yaparım. Hep bir farklılık arama, şehircilik anlamında ne yapılmış, nasıl yapılmış, şehirler nasıl düzenlenmiş sürekli gözlemlerim. Ve tabi ki kendi ülkemle yaşadığım şehirle kıyaslamalar yapar ve genellikle de hüzün ve bir buruklukla dönerim.
Bu kadar güzel ve verimli ülkemizde nedense şehirleşmemizi yapamamış olmamıza, planlı bir kentleşmeyi sağlayamayışımıza, köylerimizi koruyamayışımıza hep üzülürüm. Kentleşme deyince şehrin kokusunu, dokusunu ve özgünlüğünü ortadan kaldırmayı anlamak çok acı verici.
Uşak aslında şehircilik anlamında birçok şeyi yapabilecek, başarabilecek durumda. Uşak’ı nüfusumuz henüz çok fazla artış göstermeden yapılacak iyi planlamalarla örnek bir şehir haline dönüştürebiliriz. Ancak bu güzel şehir hep ihmalin kurbanı olmuş, küçük bir Anadolu şehri kimliğinden sıyrılamamış, küçük bir şehir iken özgünlüğünü, büyümekte iken de dokusunu ve kente dair orijinalliğini korumakta zorlanan bir şehir. Uşak gibi küçük bir şehri iyi, anlamlı, zevkli projelerle güzel bir şehir haline getirebilmek için çok geç sayılmaz. Uşak kendine özgü niteliklerini muhafaza ederek neden bir Eskişehir olmasın. Yeter ki bunları yapabilecek vizyoner insanlar bu şehre hizmet etsin. Ben hala umudumuz olduğunu düşünüyorum. Planlama kentlerin gelişimi açısından çok önemli, birkaç yıllık bir seçim dönemini kapsayan projelerden ziyade, geleceğe 50 veya 100 yıllık projeksiyonlarla bakmak lazım.
Yönetenler gelir ve gider… Ama bizler ve bizlerin çocukları Uşak’ta yaşamaya devam ederiz. Onun için ben düzgün, kalıcı, halkın isteklerini dikkate almış, üniversite, mimarlar odası ve sivil toplum örgütleri ile yapılacak olan işbirliği ve muazzam bir planlama ile bu şehre çok büyük şeyler kazandırabileceğimizi düşünüyorum.
Bakın Paris’e kentleşme ile ilgili temel meselelerini 18. yüzyılın başlarında çözmüş, Paris Valisi Haussmann kentsel dokuda radikal değişikliklere ve büyük projelere imza atmış ve bugünün Paris’i ortaya çıkarmıştır.
Şehirlerin bir stili, bir kimliği olmalıdır. Bina yüksekliği, mimari projesi, rengi, balkonların yüksekliği hizası, hepsi bir kurala yönetmeliğe bağlıdır. İstisnasız herkesin tabi olduğu, kişiye partiye göre değişmeyen kurallar konulduğunda şehirlere bir düzen hâkim olur, şehirler bir başka güzel olur.
Geç kalmış gibi olsak da kente dair bazı değerlerimizi yitirmiş olsak da zararın neresinden dönsek kardır. Belediyelerimiz tarafından her bir mahalle her bir sokağımızın tek tek kurala, yönetmeliğe bağlanması, tek tipleşmekten ziyade, tarihine geçmişine bakarak geçmişinden kopmadan insani ilişkileri de besleyen, toplu yaşamayı destekleyen kentsel büyümeyi öngörmemiz gerekiyor. Ben bir mimar değilim ancak bunları söylemek için insan olmak yeterli, bir şehrin sokaklarını yürüyerek gezebilmelisiniz. Paris gibi, Roma gibi şehirlere 20 yıl önce gittiniz diyelim, bugün yeniden gidin ana hatlarıyla değişen bir şey bulamazsınız, korumacılık hâkimdir daha çok ve nerede ise her şey aynıdır, değişmemiştir. Trafik hep aynı yöne akar, durakları aynı yerdedir. Yıllanmış ağaçlar bir gecede kesilip yerle bir edilmez. Şehir sizi bunlarla değil sanatsal ve kültürel yönden şaşırtır.
Çok mu zor bilmiyorum ama biz hala Uşak’ta trafiğin yönünü bile halledememiş vaziyetteyiz. Her gelen canı ne tarafa trafiği vermek isterse o tarafa veriyor. Ağaçları sök, her yere beton dök. Olmadı yık her şeyi tekrar yap… Artık bu zihniyetten sıyrılmamız gerekir. Caddelerinde yaşamı olan, meydanlarında şarkı söylenen, gençlerin buluştuğu, çocukların oynadığı, halkın yürüdüğü, spor yaptığı, nefes aldığı alanlar parklar oluşturmalıyız. Meydanlar yapmalıyız. Sadece Atapark’a bağlı bir şehir düşünülemez. Meydanlar özgürlüğün ve demokrasinin merkezidir, insanların buluşma noktasıdır. Parklar, bahçeler uygarlığın simgesidir. Yeşilsiz, ağaçsız ve bitkisiz bir şehir olamaz. Bizim her sokakta bir park, bir spor tesisi, bir yaşam alanı projeleri hedef almamız gerekir. Mahalle kültürüne uygun şehirler planlamamız gerekir. Halkın mahallesinde sosyalleşeceği, bakkalı, manavı fırınından alışveriş yapacağı, selamlaşıp çayını kahvesini içebileceği, esnaf lokantasından faydalanacağı, kasabı, kırtasiyesi ile her türlü ihtiyacını göreceği, parkında oturacağı o eski samimi mahallelerimizi yaşatacak şehirleşme planları yapmalıyız. Ancak, tüm bunlar yerine maalesef beton ve asfalta gömülü kişiliksiz, kimliksiz bir şehir yarattık. Biz çocukluğumuzda gece geç saat de olsa mahallesinin bakkalına güvenli bir şekilde gidebilirdik, mutlu bir şehirde yaşarken şimdi lüks ve güzel evlerde yalnız, karşı komşunuzu bile tanımadığınız, lüks arabamıza binip bakkalınızın önünden geçip AVM’ye gittiğimiz, soğuk ve kimseyi tanımadığımız AVM’de alışveriş yapıp evlerimize ve yalnızlığımıza dönen bir nesil olduk. Yalnızlık çağımızın hastalığı ve maalesef kötü şehirleşmenin bir başka sonucu. Bugün gidin Londra’ya, Paris’e hala insanlar sabah kalkar evinin hemen önünde, altında kahvesini içer, gazetesini okur, mahallesindeki mekânlara gider ve sosyalleşir. Biz mahalle kavramını öngören şehirler oluşturmalıyız. Medeniyet bir bakıma insanların ayakkabılardan anlaşılır. Ayakkabılarınızda çamur olmaması demektir medeniyet, kaldırımlardan üstünüze su sıçramaması demektir. Medeni bir toplum olacaksanız alt yapınızı bugüne kadar yapıp bitirmiş olmanız gerekir. Mahallesinden tecrit edilmemiş, sokağıyla bütünleşmiş, kimliğini koruyup tarihi dokusunu koruyabilmiş camiler, çeşmeler, köprülerle bütünleşmiş binalar inşa edebilmenizdir medeniyet.
İçinden nehir geçen şehirleri her zaman çok sevmiş ve böyle bir şehirde yaşamaya çok özenmişimdir. Bizim de bir Dokuzsele çayımız var ama bu güne kadar bu dokuyu ıslah edip, kıyısını ağaçlandırıp şehre kazandıramamışız. Şimdi yapılamaz mı, elbette yapılabilir: Çevresinde yürüyüş ve spor yapmaya uygun yollar alanlar yapılmalıdır. Sorkun Barajını burayı besleyen bir depo haline dönüştürmeli, Dokuzseleyi bir an önce şehre kazandırılmalıyız.
Son dönemlerde açılan müzeleri her ne kadar mimari anlamda hiç beğenmesem de içerik olarak olumlu ve şehre katkısının olacağını düşünüyorum. Bu değerlendirmeyi Uşak için de yapabilirim, soğuk ve insanı iten bir görüntüsü var, gereksiz yere önündeki 50 yıllık ağaçlar kesildi, hâlbuki kesilmeden de çözümler üretilebilirdi. Müzeler şehrin doğal ve tarihi dokusunu yansıtacak dış görünümleriyle çoğaltılmalı, sayısı artırılmalıdır.
Şehrimiz maalesef hala bir kimlik ve stile sahip değil, üzüntü veren tarafı yayalaştırma gibi birkaç küçük ölçekli çalışma dışında bu yönde çok ciddi bir girişimden bahsetmek mümkün değil. Dörtyol mevkiine yapılan o anlamsız köprü şehri zaten mahvetmiştir. Uşak’ın tüm özgünlüğü bu köprü ile sona ermiştir. Daha sonra gelen yönetim de battı çıktı yollar yaparak şehrin kimliğine ikinci büyük darbeyi zararı vermiştir. Son derece kötü başka alternatifler düşünülmeden; nedeni, niçini sorgulanmamış ve asla hayata geçirilmemesi gereken projelerdi bunlar. Ben İzmir asfaltında yaşamış, gençliği burada geçmiş bir kişiyim. O yoldaki bahçeler kimseye sorulmadan, halkın oluru alınmadan yapılan bu yan yollara kurban edilmiş; yıllanmış ağaçlar acımasızca kesilmiş, adım attığınız yer beton yığınına çevrilmiş, asfalt ve betona dönüştürülmüştür. O ağaçlar kesilirken orada oturan insanların anıları hiçe sayılmış, geçmişin üzerine kalın bir beton tabakası serilmiştir. İnanın ben çok üzüldüm, kepçelerin birer birer o güzelim ağaçları devirmelerine… Orada yaşayanlar gözyaşı dökmüş, anıları asfaltın karanlığında kaybolmuştur, bu gerçekten çok üzücü.
Oysa zaten çevre yolu projesi vardı, alt geçitler yapılarak Uşak ne kazandı, kırmızı ışıkta bekliyorduk, şimdi yine bekliyoruz. Ne gerek vardı bu boş yatırımlara… Tam İzmir asfaltı canlanmış ve burası ikinci bir İsmet Paşa Caddesi olmak üzere iken, orada insanlar kafeterya, lokanta ve yeni işyerleri açmışken bu affedilemez bir hatadır.
Tüm bu güzellikler bir bir ortadan kalktı, yerini İzmir-Ankara arasındaki otobüs, tır ve kamyonların egzoz gazları hediye olarak kaldı. Bunu dönüp sorgulamamız, şehre böylesine kötü bir mimari bırakanların bir açıklama yapmaları gerekir.
Uşak’ta gerçekten ilginç şeyler oluyor. Basketbol takımı şehrin tanıtımı için çok iyi bir yatırımdı, iyi olduğu için olsa gerek hemen onu da yok ettik. Şehrin adını tüm Türkiye’ye duyuran bu takımı nasıl ve hangi akılla yok ettiler bunu da anlamış değilim.
Kentsel dönüşüm de büyük bir fırsattı, 100 yılda gelen bir fırsat da facia gibi bir proje ile heba edildi. Uşak Havaalanının düştüğü durum, her zaman konuşulan ama bir türlü açık kalması sağlanamayan bir ulaşım alternatifi. Hala bir planlaması bir tarzı yok bu şehrin. Uşak, bisiklet yolları yapamamış, kaldırımlarını bir standarda bağlayamamış, yol yaparken ağaçları sökmeyi marifet sanan, mimari bir standardı olmayan şehir hala. Acı ama şunu önermek zorundayım, hiçbir şey bilmiyorsanız gidin, Viyana’ya, Paris’e, Eskişehir’e veya bu işi başarmış kentlere, en azından kopyala yapıştır yapın.
Şehir dışından birisi size Uşak’ı sorduğunda; gurur duyarak anlattığınız şehrimize ait bir özellik var mı?
En büyük gururum Uşaklı kadınlar… Ben Uşaklı kadınlara güveniyorum. Atatürk’ün bile Uşaklı bir aileye mensup Latife Hanımla evlendiğini her yerde gururla anlatıyorum. Türk kadınına yaşadığı dönemde örnek olan Latife Hanım bence tüm Uşakımızın en büyük gururu.
Benim Uşak’ta gurur duyduğum diğer bir unsur ise Cumhuriyet Meydanı. Ortasındaki o kötü otoparka rağmen bence şehrin simgesi. Bedesteni, Dülgeroğlu Oteli, önündeki arasta ve kuyumcular çarsısı ile Uşak’ı Uşak yapan en mistik, en güzel dokusu bozulmamış en önemli yeri. Arkasında yapılan renovasyonlarla o bölge gerçekten çok güzel.
Yine gururla anlattığım bir eser, Nuri Şeker Uşak Şeker Fabrikası. Böyle bir bitki örtüsü, böylesi güzel korunmuş bir alan görmedim ben. Kışın ayrı güzel baharda apayrı bir habitat, yazın ayrı güzel korunması gereken ve asla vazgeçilmemesi, bir AVM’ye bir betona dönüştürülmemesi gereken çok önemi bir değer.
Son yıllarda Ulubey kanyonu için yapılanlar dikkatimi çekiyor, gerçekten gurur verici gelişimler yaşanıyor, daha profesyonelce yaklaşımlarla ilçeyi ve Uşak’ı tanıtan çok güzel bir destinasyona dönüştürülebilir.
Uşak müzesi, az önce söylemiştim, soğuk ve betonsu görünümüne rağmen zengin tarih ve kültür mirasımızı yansıtan önemli bir nokta.
Ve Uşak halılarını söylemeden geçemeyeceğim. Belediyeyi bu noktada tebrik ediyorum. Kadınlara sağlanan istihdamla Uşak halılarını yaşatma fikri gerçekten örnek bir proje…
Siz aslında bir avukatsınız ancak bu mesleği artık icra etmiyorsunuz. Ticarette 20 yıllık birikim sonrası, özellikle genç kadın girişimcilere tavsiyeleriniz nedir, başarıya ulaşmanın sizce belirli bir formülü var mı?
Başarıya ulaşmanın tek formülü çalışmak, yılmadan ve vazgeçmeden çok çalışmak. Özellikle ülkemizde kadınlar erkeklere göre iş hayatında hep arkadan başlıyor. Bu dezavantajı avantaja çevirmek için bizlerin var gücü ile çalışması gerekiyor. Kadınlar eğer isterse erkeklerden daha başarılı olabilirler. Yeter ki iş dünyasında siyasette her alanda bulunsunlar. Başarı ayrıntılarda gizli, farklılık ve kalite koyduğunuz, yüreğinizi koyduğunuz her işte başarılı olursunuz. Yeter ki isteyin. Toplumun kadına verdiği rol modelden kurtulup hayatın içinde olup ben de varım diyebilmeliyiz… Bu ülkenin başarılı, çalışkan, eğitimli, sırtını babasına, kocasına dayamamış, özgür ve kimliğine sahip çıkan çalışkan kadınlara ihtiyacı var. Bizlerin bu cumhuriyete, yarınlara borcumuzdur eğitimli ve çalışkan kadınlar olmak…
Sektördeki tek bayan olmam nedeni ile çok örnek alındığımı düşünüyorum. Aynı şekilde hiç kimsenin desteği olmadan buralara kadar yükselmem belki birçok kişiye rol model olmuştur.
Başarının sırrı çalışmak, cesur olmak aynı zamanda da detaycı ve ayrıntılara önem veren mükemmeliyetçi bir yapıya sahip olmak. Yaptığınız işe kadın titizliğini, kadın estetiğini, kadın detaycılığını koymak. Yaratıcı olmak sürekli kendini geliştirmek, gelişen dünyaya adapte olmak ve sürekli yenilenmek, güncel olmak. Mevlana’nın dediği gibi “Dün zekiydim dünyayı değiştirmek isterdim bugün akıllıyım kendimi değiştiriyorum.” Kendinizi değiştirmediğiniz sürece var olma şansınız yok. Başarının en önemli sırrının ayrıntılarda saklı olduğunu söyleyerek yaşamına farklılık ve kalite getiren ve tabi ki çok çalışan insanların daha başarılı olduğunu söylüyorum…
Başarılı insanlar herkesin gittiği yoldan gitmezler. Ben bu yolda ilerlerken, çok çalıştım, gülümsemeyi hiç unutmadım, yaptığım işi çok sevdim.
2017 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından başlatılan; her ilden ticari ve sosyal hayatta başarı kazanmış, yakaladıkları başarılarla da diğer insanlara örnek olmuş kadınları bir araya getiren toplantıda Uşak’ı temsil etmiştiniz, bunu da anlatır mısınız?
2017 yılında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde her ilden ticari ve sosyal hayatta başarı kazanmış, yakaladıkları başarı ile diğer insanlara örnek olmuş kadınları bir araya getiren toplantıda Uşak’ı temsil ettim. Yıllar içindeki birikimlerim, başarılarım bu çalışmayı yapan yetkililerin dikkatini çekmiş olacak ki Uşak’ı temsilen seçildim. “Çok titiz bir çalışma ile çok iyi yapılan araştırma ile Uşak’ta her alanda sadece siz karşımıza çıktınız” diye belirtti yetkililer. Bu da ayrıca çok gurur duyduğum bir durum. “Sizden başkası Uşak’ı temsil edemezdi” cümlesi gerçekten çok özel… Bu toplantıda kadınları ve Uşak’ı en iyi şekilde temsil ettiğimi düşünüyorum. Bu deneyim ve böylesine güzel bir şekilde önere edilmek benim için unutulmaz ve övgüyle kariyerimde bahsedeceğim bir anı olmuştur.
Halk arasında “buraya bir kadın eli değmiş” diye bir söz vardır. Bir mekâna, bir şehre kadın eli değmesinden sizce ne anlamamız gerekir. Türkiye’de kadın sizce yeterince görünür olabiliyor mu?
Şehirlere de mutlaka bir kadın eli değmeli… Zira kadının elinin değdiği yer değişir: Kadınların elinin değmesi, zarafeti farklıdır. Bir kadın değiştirebilir ailesini, bir kadın yetiştirir yeni nesilleri. Bir kadın alır bir erkeği başkalaştırır. Bir kadın toplumu değiştirir. Bugün bakıyorsunuz başarılı olunan tüm alanlara kadın eli değmiştir. Kadının olduğu yerde düzen vardır, temizlik vardır, nezaket vardır, zarafet vardır. Zevkli ve yaşanabilir şehirler için kadınların daha çok görünür olması, siyasette ve daha çok iş dünyasında olması gerekir.
Kadınların görünürlüğüne ilişkin şunu söylemek isterim. İster özel hayatlarında, ister kamuda ister özel sektörde olsun, aslında kadın kendi yerini kendisi belirliyor artık. Ancak sansasyonel haberlerle, magazinle bir yere kadar ulaşırsınız. Önemli olan kalıcı başarılardır ve bunu elde edebilmek için çok çalışmak lazım. Rakibiniz erkek egemen alan ise onlar kadar hatta onlardan daha fazla çalışmanız gerekir. Onlar ve biz diye ayrıma gitmeden hep birlikte daha güzel ve yaşanılabilir bir dünya için çalışmaktan yanayım. Kendimden bir örnek vermek istiyorum. Dünyanın en büyük otomotiv firmalarından birisi Güney Kore’ye, beni Türkiye’nin tek kadın bayisi olarak davet etmişti. Kadının sesini duyuracaksak, bunu şiddetle veya magazinle değil gösterdiğimiz başarılarla yapmalıyız.
Geleceğe yönelik yeni projeleriniz nelerdir?
İş hayatının içinde iseniz projeleriniz bitmez… Çalışmaya ve üretmeye devam ettiğiniz sürece hayat önünüze hep bir şeyler getirir. Bizim en büyük hedefimiz kaliteli ve eğitimli personel ağı ile yaptığımız işi en iyi, değerlere saygılı, düzgün yapmak ve günümüz dünyasında dijitalin bu kadar önem arz ettiği bu çağda dijitalleşmeyi tamamlayarak, fark yaratarak büyümektir. Çağdaş Otomotiv olarak düşündüğümüz önemli birkaç projemiz var.
Aynı zamanda önümüzdeki dönem sosyal sorumluluk projelerine daha çok ağırlık vermeyi düşünüyoruz, bu konuda çalışmalarımız vardır.
Biz Çağdaş Otomotiv olarak, adımız gibi çağdaş, modern yeniliklere hemen uyum sağlayan, teknolojideki her türlü gelişmeleri yakından takip eden bir kuruluş olma hayalini taşıyoruz.
Hedefsiz bir iş hayatı düşünülemez olup hedeflerimizi yüksek tutarak yeni projeler yeni yatırımlar peşindeyiz.
Sektörümüzde bayrağı en iyi şekilde taşımak istiyoruz. Kalıcı ve uzun süreli var olmak istiyoruz. İçimiz kıpır kıpır, amatör bir ruhla profesyonelce bu işi yapmak istiyoruz.
Sizce Uşak, hangi özelliği ile diğer illerden sıyrılıp marka şehir olabilir?
Uşak artık bir karar vermelidir. Akıllı şehir mi olacak modern şehir mi olacak yoksa küçük mistik özgün bir şehir mi olacak… Bunun için de halk ne istiyor, nasıl bir Uşak’ta yaşamak istiyor. Bunun çok iyi sorgulanması gerekir.
Bugün Avrupa’da küçücük bir şehre bakıyorsunuz. Şehrin logosundan, mimari stilinden tutun da otobüslerinin rengine kadar her şeyi halka sorarak referandum yaparlar ve ona göre karar verirler. Bizim de bu uygulamaları hayata geçirmemiz gerekir.
Şehrimizde engellilerin ulaşamayacağı hiçbir yer olmasın. Herkes bir gün engelli olabilir, bir gün kaza geçirirsiniz ayağınız kırılır. Yaşlılara ve çocuklara özel yönelik teknolojik alt yapıyı kurup Türkiye’nin en güvenli şehri haline getirebilirsiniz. İnsanlar gelip burada yaşamak isteyebilirler. Kollarına takacakları saat gibi küçük cihazlarla özel çocukların da güvenli bir şekilde yaşayacağı şehir yapabilirsiniz. İnsanların kendini mutlu ve güvende hissettiği bir şehir yaratırsınız. Belediye 300 tane akülü, engelli aracı, bisikleti koyup bu insanların şehrin her tarafına gitmesini sağlayabilir. Bu araçlara yönelik akü şarj istasyonları ve elektrikli istasyonlarını kurabiliriz. Emisyonu az olan araçlara ücretsiz otoparklar sağlanabilir.
Uşak’ta, Örencik ve Hamamboğazı gibi termal sıcak su tesisleri var. Yıllardır bu tesisler yerinde sayıyor, yerel olmaktan öteye taşınamadı. Yıllardır 5 yıldızlı otel yapılacak, turizme açılacak diye bekledik. Bunlar şehir efsanesi gibi dedikodudan öteye gidemedi.
Bunların bir an önce güzel bir proje ile önce Uşak sonra Türkiye ve tüm dünyaya kazandırılması gerek. Uşak bu açıdan şanslı bir şehir aslında, havaalanı gibi büyük bir nimeti var. İzmir-Ankara arasında muazzam bir konuma sahip. Örencik özellikle İzmir’e yakın ve orada 90 bin dönümlük büyük boş bir arazi var. Sahip olduğumuz bu imkânlarla Uşak, sağlık, spor ve termal şehri olabilir. Tıp fakültesi ile birlikte çok güzel bir sağlık şehri konseptine dönüşebilir. Sağlık turizmi bugün Avrupalı turistlerin çok tercih ettiği ve önem verdiği bir turizm türü. Neden Uşak bu alanda gelişmesin. Avrupa’da örnekleri var: Çekya’da Karlovy Vary’e gidin bakın.
Havaalanımız var, havacılık şehri yapın, Uşak’ı üniversite ile birlikte muazzam bir sivil havacılık şehrine dönüştürün. Tenis oynamak için can atan bir sürü insan var, Wimbledon’ı örnek alın spor şehri yapın. Yeter ki isteyin ve hayal edin, her şey hayal etmekle başlar.
Hatice Hanım güzel ve keyifli bir sohbet oldu. Davetimizi kırmayı geldiğiniz için teşekkür ederim. Eklemek istediğiniz neler var?
Geçmişte olduğu gibi yine güzel, özgün ve başarılı bir çalışmaya daha imza attınız. Ben “Şehir Konuşmaları”nı hem konsept olarak hem de içerik olarak çok başarılı buluyorum. Şehir için güzel gelişmelere sahip olacağını düşünüyorum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.